Perşembe , Nisan 25 2024
Home / Güncel / 2108 YILINA KISA BİR BAKIŞ – Hüseyin İşli

2108 YILINA KISA BİR BAKIŞ – Hüseyin İşli

2018 YILINA KISA BİR BAKIŞ – Hüseyin İşli

1 Ocak 2018’in ilk saatlerinde Küba halkı, CHE Guevara ve Fidel Castro’nun önderliğinde gerçekleştirdikleri devrimin coşkusunu yaşarken; dünya komünistleri de Küba devriminin 59. yıldönümünü selamlamanın onurunu yaşadı.

Bölgemizde ise 2018 yılına işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin İran faşist mollalar rejimine karşı iş, ekmek, adalet ve özgürlük talebiyle sokağa çıktığı muazzam kitle hareketleriyle girdik. İran halklarının bu Serhildanlarına, Kurdistana Rojhilat’daki halkımız kendi ulusal demokratik talepleriyle güçlü şekilde cevap verdi.

Halkımızın ulusal demokratik taleplerini bastırmak için sömürgeci gerici mollalar rejimi Huseyin Peyman’dan başlayarak onlarca gencimizi 2018 yılı içerisinde idam etti; Doğu Kurdistan’daki halkımızın ulusal kurtuluş önderlerinden I-KDP ve HDK partilerinin önderlerini toplantı halindeyken havadan bombalayarak hunharca katletti. Böylece, ne kadar barbar ve Kürt düşmanı olduğunu dünyaya bir kez daha gösterdi.

2018 yılının hemen başında emperyalist Tayyip Erdoğan rejimi de, İran mollalar rejimi ile yarışırcasına KHK ile paramiliter gruplar oluşturma ve ezilenlerin, sömürülenlerin en küçük bir hak arama talebini kanla, zulümle bastırma startı verdi.

Hrant Dink’in katledilme yıldönümü 19 Ocak’ta EFRIN’i işgale hazırlanırken partimiz KKP Merkez Komitesi bir bildiri yayınlayarak halklarımızı ve dünya kamuoyunu Efrin başta olmak üzere Rojava’daki halklarımızla dayanışmaya çağırdı. Sömürgeci Türk devleti 20 Ocak’ta Efrin’i bombalamaya başlarken içerde de yeni bir KHK ile zindanlardaki özgürlük savaşçılarına yeniden tek-tip elbise dayatması sinyalini veriyordu.

2018 ile birlikte işçilere emekçilere yönelik devlet saldırıları artırılırken; kadınlara yönelik her türlü şiddet had safhaya vardırıldı. Bütün bu saldırılar Partimizin de içerisinde yer aldığı platformlarca, devrimci güçlerce protesto edildi.

20 Ocak’la birlikte Kürdistanlı halklarımız ve dostlarının bulunduğu her yerde Efrin’le dayanışmayı büyütürken, 27 Ocak’ta dünyanın 54 merkezinde gerçekleştirilen mitinglerden bir çoğuna yüzbinlerce Kürdistanlı ve enternasyonalistle birlikte katılarak, islami faşist TC’nin Efrin’i işgal girişimini protesto ettik.

30 Ocak 2018’de Özgür Emekçi Kadınlar Platformu’ndan kadın yoldaşlar yayınladıkları bir bildiriyle faşist Türk ordusunun işgal girişimini protesto ettiler ve Efrin direnişinin yanında olduklarını belirttiler; işgali protesto eylemlerine ÖEKP olarak aktif katıldılar. ÖEKP olarak Doğu Kürdistan’da depreme maruz kalan halkımızın yanında olmanın gereği olarak hazırladıkları giyecek ve öteki yardım araçlarını göndermeye başladılar.

12 Şubat’ta ülkemizin dört parçaya bölünüp paylaşılması anlaşmasının yapıldığı Lozan’dan başlayarak 16 Şubat’ta Cenevre’de bitecek olan uzun yürüyüşe partimiz başından sonuna kadar katılım sağlayarak Efrin halkımızın yanında olduğunu gösterirken, yürüyüş boyunca görsel ve yazılı basında görüşlerini aralıksız kamuoyuna duyurdu.

Partimiz 17 Şubat günü Münich’te “Savaş Örgütü NATO’ya Hayır”, “Türk Ordusu Kürdistan’dan Defol!” mitingine aktif katılım sağlayarak NATO ve Türk ordusunun isgal hareketlerini protesto etti.

11 Mart 2018’de Hollanda’da KNK’nin öncülük ettiği, Kürdistan’ın dört parçasından 52 parti ve 53 demokratik kitle örgütünün katılım sağladığı ”Efrin Etrafında Birlik Toplantısı”na partimiz bir heyetle katılım sağlayarak ulusal davada ittifak halinde davrandı. Bu arada temsilci yoldaşlarımız hem görsel hem de yazılı basında partimizin özgün görüşlerini ifade ettiler.

Emperyalist Türk devletinin Efrin’i işgal girişimi her gün protesto edilirken, ayrıca 15 Mart’ta her yerdeki Rus konsoloslukları önünde de Rus emperyalistleri protesto edildi. Bu eylemlerde bayrak ve pankartlarımızla aktif yer aldık.

16 Mart’ta Halepce katliamının yıldönümünde Halepçe katliamını lanetleme eylemini Efrin işgalini protesto ile bütünleştirerek Saddam ve Erdoğan sömürgeciliğini birlikte protesto ettik.

Efrin halkımız iki ay boyunca Türk istilacılara karşı kahramanca direnirken; tüm parçalardan Kürdistanlılar dünyanın her yerinde Kürdistan bayraklarıyla, Ey Raqip marşıyla ve ulusal taleplerle ayağa kalktı; gece gündüz protesto ve dayanışma eylemleri yaptı. Birçok Kürdistanlı örgüt, Türkiyeli devrimci örgüt, değişik ülkelerden enternasyonalistler kendi bayraklarıyla, pankartlarıyla alanlarda yer aldı. Partimiz KKP yıldızlı orak çekiçli kızıl bayrağı ve pankartlarıyla bu eylemlerin hepsinde yerini aldı.

Kısacası küçük bir kasabamız dünyanın en büyük emperyalist güçlerince fiilen veya zımnen desteklenen Türk faşizmine ve onun mayın eşekleri ÖSO vb. çetelerine karşı iki ay boyuca onurlu bir direniş gerçekleştirerek Kurdistan sorununu bir kez daha dünya gündemine taşıdı; dünya halklarının saygısını ve sempatisini kazandı.

Biz Kürdistan komünistleri, dünyanın en barbar saldırganlarına karşı kahramanlık örneği göstererek toprağa düşen kadın – erkek savaşçılarımızın aziz anıları önünde saygıyla eğilirken; Kürdistan topraklarında dökülen kanların denizi ortasında er geç kurtuluşun kızıl güneşinin doğacağını belirtiyoruz.

Şunu ifade edelim ki bu iki ay boyunca gerek partimiz gerek Kürdistanlılar ve enternasyonalist dostları Efrin direnişine yakışır bir pratik içinde oldular. Adeta dünyanın her tarafını Efrin direniş alanına çevirdiler. Kürdistanlılar ve dostları orantısız emperyalist bir bloka karşı savaştılar, direndiler; geçici bir süre için geri çekildiler ama yenilmediler.

Efrin direnişi ile birlikte 2018’in bütün Newroz kutlamalarının ana teması Efrin direnişi oldu. Partimiz KKP de buna uygun olarak bu yılki Newroz etkinliğini Efrin direnişi ile bütünleştirerek coşkulu bir Newroz kutlaması gerçekleştirdi.

Sömürgeci Türk devletinin Efrin işgali ile birlikte, partimiz Nisan’da yayınladığı “Türk turizmi ve mallarını boykot ediyoruz” başlıklı bildiriyle herkesi Türk rejiminin savaş ekonomisini boykot etmeye çağırdı.

Faşist Erdoğan – Bahçeli ikilisi 18 Nisan’da ani bir kararla seçimlerin erken – baskın tarzda 24 Haziran’da yapılacağını açıkladılar. 20 Nisan’da olağanüstü toplanan KKP Merkez Komitesi derhal 24 Haziran genel seçimlerinde ”devrimci demokratik güçlerle birlikte davranma” politikasını belirlerken ”hiç bir burjuva partisinin bizim seçim ittifak gücü olamayacağını”, bundan hareketle ”partimizin ve devrimci demokratik güçlerin burjuva partileriyle gizli ya da açık hiç bir pazarlık içerisinde olamayacağı” doğru saptamasını yaparak, seçim öncesi CHP, İYİ Parti vb burjuva partilerle gizli utangaç pazarlığa giren ya da bunu savunan güçleri uyardı. Halkımızı ve Türkiye halklarını boş umutlara kapılmamaları, bu seçimler sonucunda Nisan 2017’de kabul ettirilen faşist anayasal düzenin resmileştirileceği, bu nedenle yeni düzene karşı kesin tutum takınılması gerektiği hususlarında bilgilendirdi.

Ne var ki demokratik güçlerin ve halkın önemli bir kesiminin bu gerçeği tam kavramadıkları, haddinden fazla umutlandıkları 24 Haziran gecesi içine düştükleri hayal kırıklığıyla açıkça ortaya çıktı. Umarız ki bu güçler 2019 yerel seçimlerinde halklarımıza yeni bir hayal kırıklığı yaşatmazlar; Türk devletinin kurucu partilerinin 24 Haziran gecesi nasıl buharlaştığını unutmazlar. ”10 binlerce avukatla YSK önünde olacak” olan CHP’lerin tavrı hala akıllarındadır.

Partimiz, bayrak ve pankartlarıyla katılım sağladığı 1 Mayıs kutlamalarında 1 Mayıs’ı coşkulu ve onun ruhuna uygun bir pratikle kutladı.

8 Mayıs’ta partimiz yayınladığı “Yiğit Kürt ve Kürdistan halkları” başlıklı bildiriyle Kürdistan ve Türkiye halklarını 24 Haziran seçimlerinde bir kez daha HDP ve Selahattin Demirtaş’ı desteklemeye çağırdı.

Yoldaşlarımız ülkede ve yurtdışında bulundukları bütün alanlarda seçimlerle ilgili bütün çalışmalara, çeşitli bölgelerdeki mitinglere katılarak, görevin büyüğü küçüğü demeden, her düzeyde sorumluluk alarak görevlerini başarıyla yerine getirmenin onurunu yaşadılar. ”Nerde bir KKPli varsa, KKP ordadır” düsturuyla devrimci KKP’yi temsil ettiler. Seçimler vesilesiyle iki ay boyunca sömürgeci Türk devletini, onun başı faşist T. Erdoğan ve onun diktatörlüğünü teşhir ettiler.

Temmuz ayında Sivas ve Suruç katliamları şehitlerini hürmet ve saygıyla andık.

3 Ağustos’ta sömürgeci emperyalist Türk devleti ve bölge gerici devletlerinin beslediği İŞİD canilerinin ülkemizin Şengal bölgesine saldırarak 74. kez Şengal’daki Ezidi halkımızı yok etme ‘Ferman’ının yazılımının 4. yılında partimiz de diğer devrimci güçlerle birlikte, 74. Ferman’ı protesto etti.

1 Eylül Dünya Barış Günü’nde partimiz yayınladığı bir bildiriyle dünya barışına ilişkin düşüncelerini kamuoyuna duyurdu ve bulunduğu alanlarda dünya barış güçleriyle yan yana oldu.

15-16 Eylül’de partimiz KKP 4. Genel Konferansı’nı yaptı ve gündemine aldığı konuları görüştü; 16 Eylül’de yayınladığı ”KKP 4. Konferansı Sonuç Bildirisi”yle gelişmeleri kamuoyuyla paylaştı. “Konferansımız ÖSP başkanının hangi adla olursa olsun legal alanda sahte bir komünist partisi kurma çalışmalarının faşist diktatörlüğe hizmet nişanesi olmaktan öteye varamayacağını, tarihte örnekleri olan resmi komünist parti kurma deneylerinin çirkin bir tekrarı olduğunu duyurur” belirlemesini yaptı.

Partimiz 21 Eylül’de yayınladığı “Faşist Erdoğan’a Almanya’da Yer Yok” başlıklı bildiriyle faşist diktatörün Almanya’ya gidişini protesto etti; Almanya’da yaşayan işçi ve emekçileri Erdoğan diktatörünü protestoya çağırdı. Berlin’de ve Hamburg’da yapılan gösterilerde yer aldı.

KKP MK 26 Eylül 2018’de “KKP Kendini Fesh Etti Açıklaması Yalandır” başlıklı duyurusuyla ÖSP’nin başının yalancılığını dünya kamuoyuna duyurdu.

10 Ekim Ankara Gar katliamının 3. yıldönümü dolayısıyla 7 Ekim’de partimiz bir bildiri yayınlayarak ”Barış ve Demokrasi Mücadelesinde Göğe Çıkan Kahramanlarımızı Unutmayacağımız”ı bildirdi.

KKP MK 1 Kasım’da yayınladığı bildiriyle sömürgeci Türk devletinin Kobani’ye yeniden saldırısını şiddetle protesto ederken halklarımızı Kürdistana Rojava’nın kazanımlarına sahip çıkmaya ve bunları korumaya çağırdı.

Partimiz Merkez Komitesi 5 Kasım’da yayınladığı bildiriyle ”Ekim devriminin 101. yılının bütün dünya işçi ve emekçilerine kutlu olmasını” diledi.

Partimiz 11 Kasım’da ”ABD emperyalizminin 3 PKK ve KCK önderinin kafasına ödül koymasını” şiddetle protesto etti ve ”bu saldırının topyekun Kürdistan halklarına yönelik olduğunu” ifade etti. Ayrıca 14 Aralık’ta yayınladığı bildiri ile sömürgeci Türk devletinin ülkemizin güneyini bombalamasını protesto ederken halklarımızı alanlara çağırdı ve protesto eylemlerinde yerini aldı.

Partimiz KKP 17 Aralık ROJA ALA KURDISTANE, KÜRDİSTAN ULUSAL BAYRAK GÜNÜ’nü diğer Kürdistanlı partilerimizle birlikte kutladı.

Sömürgeci Türk devletinin gerçekleştirdiği Maraş ve Cezaevleri katliamlarının yıldönümü 19 Aralık’ta yapılan etkinlik ve programlara katılarak bu katliamları aktif biçimde lanetledi.

Bütün bu pratik ve politik faaliyetlere Yayın Kurulu’muz, ÖEKP, tek tek ya da ekipler halinde yoldaşlarımız etkin biçimde katıldılar. Ülkedeki ve yurtdışındaki yoldaşlarımız önemli siyasal gelişmelerde partimizin çizgisini takip etmekle kalmadı; bulundukları alanlarda kendi insiyatifleriyle sınıf mücadelesinin çeşitli alanlarında aktif yer aldılar.

Bütün yoldaşlarımızın yaptığı pratik politik etkinlikler, ideolojik teorik çalışmalar ve her türlü destek ve faaliyetleri ile 2018 yılı faaliyet dönemini başarıyla geride bıraktık. Aynı faaliyetler içerisinde eksikliklerimiz ve yetersizliklerimizle yüzyüze geldik ve bunları daha net bilince çıkardık. 4. Konferansımız, henüz kamuoyuna açıklanmayan, ama yakında açıklayacağımız önemli örgütsel kararlar aldı.

Sonuç olarak 2018 yılı sömürgeci bölge devletlerinin büyük emperyalist güçlerle işbirliği halinde büyük güçlerle Kurdistan’ın her bölgesine topyekun saldırdığı; halkımızın bu saldırılara karşı kahramanca direndiği bir yıl oldu. Geride bıraktığımız bu yıl, sömürgeci devletlerin karadan ve havadan işgalci saldırılarına uğrayan halkımızın tüm saldırılar karşısında her bölgede, her şehrimizde, köyümüzde büyük bir kahramanlık örneği göstererek bir direniş hattı olusturduğu, varolan mevzilerini ve kazanımlarını korumaya çalıştığı bir yıl oldu.

Halkımızın en büyük dezavantajı olan ulusal – yurtsever güçlerimizin bölük pörçük olması ve Kürt siyasi güçlerinin ortak bir strateji ve ulusal organizasyon çatısı altında aynı hedefler doğrultusunda birleşik hareket edememesi zaafı geçtiğimiz yılda da devam etti. Buna sömürgeci devletlerin tazyikleri, gizli açık müdahaleleri ve hileleri, Kürdistan ulusal güçlerini karşı karşıya getirme ve çatıştırma siyasetleriyle; onlara destek olan büyük emperyalist güçlerin tavırlarını da eklediğimizde halkımızın ulusal mücadele birliği önündeki zorlukların boyutlarının daha da büyüdüğü bellidir. Bütün bunlara rağmen, ulusal özgürlüğümüzü bir bütün olarak gerçekleştirebilmek için katedilen mesafe, elde edilen kazanımlar asla küçümsenemez. Elbette henüz Kürdistan halklarımız açısından, ulusal birliğimizi gerçekleştirememek büyük bir yara ve aciliyet olarak ülkemiz halklarının önünde durmaktadır. Bu sorun, topyekun bir başarı elde edebilmek için çözülmesi gereken en ivedi sorundur.

Nasıl ki sömürgeci bölge devletleri halkımızın ulusal demokratik talepleri karşısında kendi aralarındaki çelişki ve çatışmaları bir kenara bırakarak ulusumuza karşı bir saldırı birliği oluşturuyorlarsa; biz Kürdistan partilerinin de acil görevi ulusal demokratik birliğimizi hemen gerçekleştirmektir. Bu doğrultuda bir ulusal meclis ya da ulusal kongre oluşturma görevi halen aciliyetini korumaktadır. Halkımızı kesin zafere taşıyacak olan da budur. Dolayısıyla gün parti ya da örgüt çıkarları, kişisel yahut grup kaygıları gütmeden elimizi taşın altına koyma günüdür.

2018’i geride bırakmaya başladığımız şu günlerde Türk sömürgeciliği Rojava’ya yeni bir istila saldırısı için hazırlıklarını hızlandırıyor. Amerikan yönetiminin PKK önderleri başına ödül koyması gibi kimi ip uçlarını çoktan sergilediği Rojava’yı Türk saldırganlığına tamamen açık hale getirme belirtileri Trump’ın bölgedeki Amerikan kuvvetlerini geri çekeceğine dair ani açıklamasıyla somutluk kazandı. Bu karar Trump’ın kişisel bir kararı değil; Amerikan’ın Ortadoğu stratejileriyle uyumlu bir taktik kararıdır. Şimdi top Putin’in ayağındadır. Türk yetkilileri bu kez Moskova’nın yolunu tuttular; ordan da icazet aldıkları an Rojava’ya yeni bir saldırı yapacakları açıktır. Bu konuda 27 Kasım MGK toplantısında aldıkları karar, Amerika, Rusya ve İran’la ön istişareler yapılmadan alınmış hesapsız bir karar değil. Belli olmayan şey bu saldırının zamanı, kapsamı ve süresidir. Tüm Kürdistanlılar, Türkiyeli devrimciler daha şimdiden bu hazırlıklara karşı net tavır almalıdır. Emperyalistler ve sömürgeciler arasındaki Kürtlere nefes aldırmama mutabakatı ancak enternasyonal devrimci demokratik bir direnişle kırılabilir.

Sömürgeci devletler Kürtlere karşı ortak davranmakla birlikte kendi aralarında ciddi çıkar çatışmaları vardır. Hepsi de derin ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar içinde debelenmekte; uyruklarını baskı ve zulümle rapt-ı zapt altında tutmaktadırlar. Türkiye ve İran devletleri, bu zorluklardan kaçınmak için içte faşist diktatörlük, dışta bölgesel emperyalist saldırganlık politikaları izlemekte; ekonomilerini militerleştirmekte ve bölgesel hegemonya peşinde koşmaktadırlar. Türkiye ve İran ekonomileri ciddi ağır kriz ve dış borç yükü altındadır. Sınıfsal çelişkiler şiddetlenmekte, emekçilerin dayanılmaz yaşam koşullarına karşı mücadeleleri yükselmektedir.

KKP, herşeyden önce bir proleter sınıf partisidir. Bileşiminde proleter öğeler ağır basmaktadır, üyeleri ve yöneticileri geçimlerini emek güçleriyle sağlayan, kapitalist sömürü çarkları arasında öteki sınıf kardeşleriyle aynı kaderi paylaşan; bu nedenle proletaryanın sorunlarını yalnızca kitaplardan öğrenen değil, kendi öz deneyimleriyle yaşayan insanlardır. KKP işçi sınıfının mücadelesi içerisinde daha etkin yer almak, ilişkilerini geliştirmek ve derinleştirmek için çaba içindedir. Kürdistan ulusal özgürlük davasının çözümü kadar, emekçilerin baskı ve sömürüden kurtulmaları için ana halkanın işçi sınıfının örgütlü siyasal sınıf mücadelesi olduğunun bilincindedir.

2017 yılı İran emekçilerinin toplumsal ayaklanmalarıyla sona ermiş, eylemler bellibaşlı İran kentlerini kapsayarak bir aydan fazla devam etmişti. 2018’i Fransa merkezli, ama Fransa’yla sınırlı kalmayan ”Sarı Yelekliler” eylemleriyle kapatıyoruz. Eylemler bir çok Avrupa ülkesinde yankı buluyor. Hatta Tunus, Sudan gibi yerlerde sosyal ayaklanmaları teşvik ediyor. Bütün bu eylemlilikler kapitalist sistemin hem merkezlerinde hem çevresinde derin çelişkiler yaşandığını, emekçilerin patlama noktasına geldiğini gösteriyor. Ancak eylemliliklerin güçlü merkezi bir örgütlenmeden yoksun olmaları, bunların sistemi yıkacak ölçüdeki bir başarı şansını kısıtlıyor. Kapitalist devletlerin son derece sıkı örgütlü, merkezi ve deneyimli devlet yapıları karşısında kendiliğinden kitle eylemlerinin zamanla bastırılması, sönümlenmesi ya da saptırılması tehlikesi yaşanmış deneylerle kanıtlanmıştır.

Kendiliğinden kitle hareketlerinin gücü geniş yığınların uyanması ve eyleme geçmesinde; zayıflığı bu hareketlere önderlik edecek devrimci partilerin güçsüzlüğünde ve Lenin’in deyişiyle ”devrimci liderler arasında bilinç ve insiyatif yokluğunda” yatıyor. Uyanmakta olan halk hareketlerinin derinliği devrimci partilerin hızlı hareket etmesini, yığınlar arasında derinliğine ve sıkı tarzda örgütlenmesini, yığın hareketlerini tek ordu gibi bütünleştirebilecek merkezi bir yönetim altında yönlendirebilmesini gerektiriyor.

Şimdilik bundan çok uzağız. Sosyalist sistemin yıkılmasını geçmiş sosyalizmin kusurlarında, kısırlığında ya da aşılmışlığında görüp ”sosyalist yeniden kuruculuk”, ”21. Yüzyıl komünizm Manifestosu”, ”teoriyi hayata uyarlama” yarışına girerek devrimci komünizmden sapan güçlerin böyle bir görevi üstlenmesi mümkün değil. Marksizm – Leninizmin temel değerlerine sahip çıkan güçler ise bir yandan burjuvazinin, bir yandan her türden oportünist, revizyonist ”yenilikçi”nin ideolojik saldırıları karşısına güçlü bir şekilde çıkabilmiş değil. Öte yandan burjuvazinin ve oportünizmin devrimci komünizmi tasfiye çabaları sadece ideolojik saldırıyla da sınırlı kalmamış; doğrudan örgütsel tasfiyeyi de hedeflemiştir. Burjuvazi her ülkede oportünizme, tasfiyeciliğe, revizyonizme ve Marxizm – Leninizmi sulandıran, bozan, çarpıtan, devrimci özünü boşaltan her akıma direkt ya da dolaylı alan açıyor; buna karşın devrimci komünistleri bir kaşık suda boğmak için çabalıyor.

Biz, burjuvazinin bu tasfiyecilik çabasına kendi öz deneyimimizle tanık olduk. Partimize musallat olmuş işbirlikçi şahsın grubu, KKP’yi tasfiye etmek isterken kendi kendini partimizden tasfiye ettikten sonra, çabalarımızın ağırlık noktasını asıl düşmanımız olan TC emperyalizminin saldırılarına karşı direnişe odakladık. Yukarda çok küçük bir bölümünü verdiğimiz faaliyetler partimizin günü gününe düşmanın saldırılarına karşı halkımızla beraber mücadele halinde olduğunu gösteriyor. Mücadelemizden kesitler aktardığımız bu özet krolonojiden de görülmektedir ki bütün amaç ve hedeflerimiz ülkemizin ulusal kurtuluşu ve sosyalizm mücadelesi olunca ve hiç bir bahane uydurmadan görev ve sorumluluk bilinciyle davrandığımızda önemli mesafe katedebiliriz. Yeter ki uzlaşmacı – tasfiyeci çizginin bütün izlerini, alışkanlıklarını ve tarzını partimizden silip atalım. Parti kollektivitemizi hergün daha da büyüterek, güçlendirerek parti kongre ve konferanslarımızın çizdiği kızıl güzergahta ilerleyelim. İnanıyoruz ki işte o zaman zafer direnen, mücadeleyi yükselten halklarımızın ve devrimci komünist güçlerin olacaktır.

İşte 2018 yılının sonuna geldiğimiz bugün de kayıplarının akıbetini sormak için yaz – kış demeden 718 haftadır Galatasaray meydanında biraraya gelen Cumartesi Analarının direngenliğini kuşanarak; hergün ülkemizin bir iki bölgesini bombalayan sömürgecilerin saldırısını hiç bir zaman akıldan çıkarmadan; her gün bir KHK ile işinden atılan emekçilerin direnişini unutmadan; sömürgeci Türk devletinin Efrin işgalini, Maraş, Sivas, Roboski katliamlarını ve 10 binlerce özgürlük savaşçısının zindan direnişini ve hergün şiddete maruz kalan kadınlarımızı ve iş cinayetlerinde katledilen işçilerimizi bir an bile unutmadan direniş ve mücadeleyi daha da yükseltmekle yükümlüyüz. Bunun için eksiklik ve zaaflarımızı da akılda tutarak parti olarak yönümüzü Marxizm -Leninizmin sınanmış, sağlam teorisine daha çok dönerek ve en önemlisi halkımızın, işçi sınıfımızın mücadelesinden öğrenerek Parti kollektivitemizi daha da güçlendirerek, bireysel alışkanlık ve zaaflarımızdan arınarak partimizle birlikte bu onurlu kavgada direnişi büyüterek ülkemizin kurtuluşuna komünistlerin rengi kızılığı katalım..

İşte bu duygularla bütün halklarımızın ve yoldaşlarımın yeni yılını kutlarken; 2019’un Kürdistan halkları ve partimiz açısından, kurtuluş yolunda daha güçlü adımların atıldığı bir yıl olmasını umut ve temenni ediyorum.

29 Aralık 2018

Hüseyin İşli

Bölüme ait diğer yazılardan!

KÜRDİSTAN HAKLARINA! NEWROZ PÎROZ BE!

Kürdistan Halklarına! NEWROZ PÎROZ BE! Dünyanın değişik bölgelerinde Emperyalist güçler arası hegemonya savaşı, Dünyanın zenginliklerine …