Denge Kürdistan Dergisinin 19 Mart 2023 günü organize etmiş olduğunuz Newroz gecesinde KKP sözcüsü Kemal BİLGET’in okumuş olduğu Newroz mesajını Denge Kürdistan yayın kollektifi olarak yayınlıyoruz.
“KÜRD MEMED NÖBETE” GİTMEMELİ
Değerli misafirler!
Sevgili yoldaşlarım!
Hepiniz hoş geldiniz! Safalar getirdiniz!
Çağrımıza uyup, davetimizi kabul edip buralara kadar geldiniz. Zahmet ettiniz. Ben ve yoldaşlarım adına, tüm Partiya Komünist a Kurdistanlılar adına hepinize teşekkür ederim. Newrozunuz kutlu olsun. Başta Kürd halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halklarının Newroz bayramını şahsım ve yoldaşlarım adına kutlarım.
Bu Newrozumuzu 6 Şubat depreminde yitirdiklerimizin anısı; sağ kalanlarımızın acısı nedeniyle “DAYANIŞMA YAŞATIR” temel teması üzerinde şekillendirmeye çalıştık. Sizleri de depremzade kardeşlerimizle dayanışma amaçlı buraya davet ettik.
Bir kere daha hoş geldiniz!
Depremde yitirdiğimiz onbinlerce insanımızın anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Geride kalanların büyük acılarını paylaşıyorum. Dayanışma havuzuna bir kova su da biz katmak istiyoruz. Depremde en çok kayıp veren Kürd halkı başta olmak üzere, tüm depremzade halkların başı sağolsun.
Değerli dostlar, sevgili yoldaşlar!
Hepiniz biliyorsunuz; deprem bir doğa olayıdır. O kendi yasaları gereği olur.
Hiç kimseler engelleyemez.Ve yine bilinir, istisnai durumlar hariç, deprem hiç kimseyi öldürmez. Ammaaaaa, fakaaat; aklın ve bilimin doğrularını bir kenara atamazsınız. Yok sayamazsınız.
Bundan beşyüz yıl önce deprem nedeniyle yokolan KARAMARAŞ’ın yerine, yani fay hattınının üzerine inşaat izni veremezsiniz. Malzemesinden çalınmış çok katlı binalar dikemezsiniz. Usulüne uygun yapılmamış binaları iskana açamazsınız.
Yani yoldaşlar; bildiğinizi bir kez de ben tekrarlayayım: Kapitalizmin yasaları bile terbiye edilmezse, azami kar yasasını esas alır ve vahşi kapitaizme yürü ya kulum derseniz; Deprem gelir ve onbinlerce, hatta yüzbinlerce insanımızı bizden alıp götürür.
Fakat bizim derdimiz bu özetlediklerimden çok çok daha öte ve daha beter. Büyük ve onulmaz bir dert. Azıcık empati de şimdi yapın lütfen. Suya düşmüş ve boğulmakta olan bir insana; “ Bekle üç gün sonra sana yardıma geleceğim” denir mi akıl ve vijdan aşkına!
Ülkemizin güney batısı iki büyük depremi arka arkaya yaşadı ve üç gün, tamı tamına tam üç gün bir allahın(!) kulu yardıma gitmedi. Ne asker, ne kızılay, ne afad, ne de bir başka resmi kurum.
Kimlerin ilk günden itibaren deprem alanlarında olduklarını biliyorsunuz. O gönüllü kuruluşlara o dayanışma duygularıyla deprem alanlarına koşanlara da bin selam olsun. O halk dayanışması hem depremden sağ kurtulmuşlara, hem de bizim umudumuza su verdiler.
Yani dostlar, yani yoldaşlar; bu deprem vesilesiyle de görüldü ve anlaşıldı ki; BU TC DEVLETİ BİZİM DEVLETİMİZ DEĞİL. Yalnızca Kürdlerin de değil, tüm halkların düşmanı. ENKAZIN ALTINDA ÖLÜN dediler hepimize. Daha ne desinler! Onların gerçek yüzünü şimdi görmezsek daha ne zaman göreceğiz?
Biz biliyorduk, tüm Kürdler biliyordu, Koçgiri’de, Piran’da, Zilan’da, Dersim’de, faili meçhullerde, Sivas madımakda, Maraş 1978‘deki yaşadıklarımızdan biliyorduk Kürdün yaşama hakkının TC nezdinde bir kıymeti harbiyesinin olmadığını. Bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Bizim sözümüz, Türk devleti ile “Kürd memedi nöbete “ gönderme konusunda fikir birliği edenlerdir. Bu deprem vesilesiyle umuyor ve diliyoruz ki, geniş kitleler TC ile sürdürdükleri bu zimmi anlaşmayı bozarlarlar. Umuyoruz ki Kürd memetle omuz omuza yürümeyi kabul ederler.
Sayın misafirler, sevgili yoldaşlar.
Sözünü ettiğimiz üç gün boyunca hiç bir deprem enkazına devlet güçlerinin uğramamış olması gerçeği halkımız ve bizler için o iki büyük depremden daha yıkıcıdır, daha acıdır, daha kötüdür. Umarız uyarıcı da olur.
Değerli dostlar, izininizle güncel siyasetin ana başlıklarından da bir kaç vurgu yapmak istiyorum.Biliyorsunuz Türkiye seçim sürecine girdi. İki ay kadar yoğunluklu seçim konuşacağız. Anayasa referandumunda ve 7 haziran 2015 sonrası süreçte olduğu gibi seçime etkili bir biçimde hile hurda karıştırabilirler. Seçim hileleri önlenebilirse eğer Tayip Erdoğan’nın seçilememesi, Akp’nin azınlığa düşmesi olasılığı var. Ve epeyce güçlü. O nedenle Türkiye siyasetinin asıl belirleyeni olan devlet güçleri, derini ve yukasıyla diken üzerindeler.Yoğun iç kavgalar yaşıyorlar. Dinci geçinenlerle mafyatik özellikleri ayyuka çıkmışlarla TC’nin kuruluş kodlarında israr eden seküler
kesimler kıyasıya kavga ediyorlar. Bu güçler partiler içerisinde görevlendirdikleri kayyumları eli ve ağzıyla siyaseti dizayn etmeye çalışıyorlar. Biline ve asla unutulmaya; Türkiye burjuva siyasetinde bundan öte tartışılan tüm konular lafı – güzaftır.
Yine biliyorsunuz dostlar,bu derin yapıların sözcüleri depremden sonraki ilk iki gününde ortalarda yoklardı. Faşist Tayyip 47-48 saat sonra arzı- ekran eyledi. Bahçeli sarsağı beş gün sonra grup toplantısında konuyla ilgili konuştu. Fakat benim için ilginç olan bir şey daha yaşandı o ilk günlerde. Hani şu “faşizme karşı birlikte “ mücadeleye kimi Türkiye solcularının da can attığı
Meral Akşener ilk gün dedi ki;
“Biz kötü günde devletimizin arkasında sıralanırız” Bayram değil seyran değildi oysa. Fakat gerçekler gizli kalmıyor ne yazık ki.
Meral Akşener depremden üç gün önce Tayyip Erdoğan ve Hulisi Akar komutanıyla yemekteymiş meğerse. Derin devletin seküler kanadı adına derin devletin öteki kanadıyla pazarlıklardaymış. Şu masa devirmenin eveliyatı buymuş işte. Meral Akşener, kendisine verilen KAYYUM görevini hakkıyla yapamamış anlaşılan.
Uyarıldığı, bir kez daha uyarıldığı anlaşılıyor. Uyarı kadar uyarı konuları da çok çok ilginçmiş. Derlediklerimi özetleyeyim sizlere: – Devlet kasasından çalınan 418 milyar doların arkasına düşülmemesi.
-Devri sabık yaratma yoluna gidilmemesi.
-Özellikle Koray Aydın eliyle iletilen 400 kişiye (sermaye sahibi, devlet görevlisi ve mafya başları) asla ve asla dokunulmaması. -İstanbul belediyesiyle büyük vurgunlara imza atan Meral Akşener oğlunun ve Mansur Yavaş’la iş tutan kocasının özel olarak korunması.
- Ve en önemlsi HDP’nin, yani Kürdlerin başa bela edilmesinin önüne geçilmesi.
Bu son maddeyi ben ekledim dostlar. Nasıl olsa malumun ilamı diye. Yani “ Kürd memed yine nöbete” diyorlar. Hep dedikleri gibi. Oyunuzu bize verin ama, bizden asla bir şey istemeyin diyorlar. Uslu çocuk olun. Boyun eğen olmakta devam edin diyorlar. Toparlıyorum ve vurgulayarak belirtiyorum ki :
Kürd memed soğukta ayazda, karda kışta hep nöbetin kendine verilmesine isyan ediyor. Özgürlüğünü ve ekmeğini istiyor. Dilimden ve vatanımdan vazgeçmem diyor. İnsanlığın ortak değerleri olan insan haklarından, demokrasi ve özgürlüklerden, haktan adaletten ve eşitlikten payına düşeni sahipleniyor.Tarihim ve kültürüm bana aittir diye haykırıyor. Sömürgecilerin yüzyılı aşkındır şamar oğlanı olmaktan kurtulmak istiyor. Durmadan canının alındığının ve malının talan edildiğinin bilinciyle kendi kendini yönetme hakkını kendi ellerine almak istiyor.
Ve tüm bunlar ve benzer hakları için aktif siyaset yapıyor. Etkiliyor, etkileniyor, oyun kurup oyun bozuyor. Evet, zaman zaman ve herkesler gibi yanlışlar da yapıyor. Örneğin; -Düşmana ve düşmanın farklı temsilcilerine asla ve asla güvenilemeyeceğini zaman zaman unutuyoruz. -En büyük güvencemizin kendi öz gücümüz ve birlikteliğimiz olduğunu az buz bilsek de uygulamaya koyamıyoruz. - Önümüzdeki seçimlere özgü de olmak üzere söyleyelim: Siyasetin önemli kanunlarından birisinn ALINMADAN VERİLMEYECEĞİ olduğunu akıldan çıkarabiliyoruz. Yeniden hepinizin Newrozu kutlu olsun!
- Ölüler ve köleler olmak istemiyoruz!
- Yaşasın sosyalizm, yaşasın özgür Kürdistan!