Perşembe , Aralık 26 2024
Home / Güncel / DÜNYA HALKLARINA, KÜRDİSTAN VE TÜRKİYE İŞÇİ VE EMEKÇİLERİNE

DÜNYA HALKLARINA, KÜRDİSTAN VE TÜRKİYE İŞÇİ VE EMEKÇİLERİNE

1 Eylül Barış Günü; ama Kürdistan senelerdir barışa hasret! Dersim ormanları napalm bombalarıyla yakılıyor! 12 bin yıllık Hasankeyf patlayıcılarla havaya uçuruluyor. Sur dozerlerle, kreyderlerle yıkılıyor! Onlarca kentimiz harabeye çevrildi, köylerimiz, mahallelerimiz, mezralarımız yerle bir edildi; halen yıkılıp yakılıyor! Bu savaş özgürce devletini kurma hakkı başta gelmek üzere en temel ulusal hakları zorla elinden alınmış olan halkımızın boyunduruğa razı olmasını sağlamak için yürütülüyor. Türk devletinin halkımıza ulusal kimliği temelinde Türk halkıyla eşit haklar tanımak temelinde bir barış sağlamak niyeti bulunmuyor. Halkımızın seçilmiş belediye yöneticilerini, milletvekillerini, on binlerce evladını zindanlara atan, ülkemiz şehirlerinde dünya rekoru kıracak derecede iki yıldır sokağa çıkma yasakları uygulayan, evlerin bodrumlarında gençlerimizi diri diri yakan, cenazelerimize hakaretler eden, halen Dersim’i yakmakla, Sur’u ve Hasankeyf’i yıkmakla meşgul olan, sadece Kuzey Kürdistan’da değil, ülkemizin öteki parçalarında da halkımıza karşı savaşan, Rojava’da, Güney Kürdistan’da İŞİD ve öteki çeteleri halkımızın üzerine sürüp bunlar yenilince kendi askerleriyle saldırıya geçen Türk devletinin lugatında ‘’Kürt – Kürdistan barışı’’ yoktur. Barış isteyen bir devlet halkın seçilmiş vekillerini zindanlara atar mı; belediye başkanlarını haps eder mi, yüzbinlerce insana 2 sene boyunca sokağa çıkma yasağı koyar, halkımızı evlerine hapseder mi? Barış isteyen bir devlet yüzbinlerce insanı yerinden yurdundan eder, binlerce insanı öldürür, on binlercesini hapislere doldurur mu? Zindanlarda neredeyse 300 bin kişi bulunduğunu Türk Adalet Bakanı açıkladı! 15 Temmuz Saray Darbesinden sonra ilan edilen OHAL ve Kanun Hükmünde Kararnameler rejimi yüzbinlerce insanı nezarethanelerden geçirdi, yüz binlercesini işlerinden, ekmeklerinden etti. Türk devleti halkımıza ve ülkemize karşı yıllardır savaşmakla, insanlarımızı katletmekle ve zorla yerlerinden sürmekle, ormanlarımızı, ekinlerimizi, köy ve kentlerimizi yakmakla ve yıkmakla Kürd’ün kendi ‘’yurttaş’’ı ve Kürdistan’ın kendi “mülk”ü (ülkesi) olmadığını esasen itiraf etmiştir. Hangi devlet kendi yurttaşını katleder, evini – ekinini yakar, onu yurdundan sürer? Bu kanlı ve kirli savaşın basit bir ‘’terörle mücadele’’ olduğuna kim inanır? Türk devleti acizliği ve çaresizliği ile çözümü barış, demokrasi ve özgürlükte değil; daha çok kan, daha çok zulüm, daha çok yıkımda buluyor. Türk devletinin bu çıkmaz politikası en büyük zararı ve kayıpları halkımıza ve ülkemize verirken; bundan Türkiye işçi ve emekçileri de telafisi imkansız zararlar görüyor. Kürdistan’da zulüm ve savaş sürdükçe; Türkiye’de burjuva adalet ve demokrasisinin en son kırıntıları da tek tek kayboluyor. Bu savaşın kazananları da var: Türkiye sermayedarları. Bunlar son bir yıl içinde işçiler ve emekçiler ağır hak kayıplarına uğrar, daha yoksul, daha perişan hale gelirken; aydınlar, akademisyenler, hapislere atılır, işlerinden kovulurken servetlerine servetler katıyorlar; kendilerine özel güvenlikli, son derece konforlu villalar, köşkler, kaleler, saraylar dikiyorlar. Türk sermayedarlarının, hükümetiyle ve muhalefetiyle Türk siyaset dünyasının, Türk bürokrasisi ve militarist güçlerinin, Türk mafyasının, Türk medyasının beslenme gıdası Kürdistan’da sömürge savaşıdır. Bu, sahte ‘’barış ve çözüm’’ palavraları attıkları zaman da böyledir; ‘’ez – çöz’’ diye kükredikleri zaman da böyledir. Bunların anladıkları tek barış, halkımızın köleliğe razı olduğu, dilinden ve kimliğinden, kültüründen ve haklarından vazgeçtiği, ‘’fatihlere’’ boyun eğdiği ve itaat ettiği ‘’sömürge barışı’’dır. Kürdistan’daki savaşın halkımızın istemlerini karşılayacak temelde adil bir barışla çözülmesi Türkiye işçi ve emekçilerinin çıkarınadır. Kalıcı barışın yolu Kürdistan’da sömürge savaşını ‘’sömürge barışı’’ ile değiştirmek değildir. Kalıcı barışın ilk koşulu halkımızın en acil haklarının derhal teslim edilmesidir. – Halkımız kendi öz yurdunda köle gibi yaşamak, sömürgecilerin asker, polis, özel tim kurşunları altında can vermek, yerinden yurdundan zorla kovulmak, Türkiye şehirlerinde en ucuz tarım, inşaat, temizlik, hizmet işçisi olarak iliğine kadar sömürülmek ve üstelik ırkçı güruhların linç saldırılarının kurbanı olmak istemiyor! Halkımız barış istiyor, huzur istiyor, gece yatağında korkusuz uyumak istiyor! Halkımız hak, adalet, özgürlük ve bağımsızlık istiyor! – Zindanlar boşalsın – Kayıtsız şartsız genel siyasal af – OHAL kaldırılsın, Kürdistan’da Türk ordu, polis ve bürokrat varlığı asgariye indirilsin – Erdoğan ve şürekası ve müttefiki olan Bahçeli, Perinçek, generaller, bürokratlar ve kapitalistler cezalandırılsın – Kürt kimliği ve haklarını tanıyan demokratik anayasa yapılsın; Kürdistan’a federal devlet statüsü tanınsın – Kürdistan’daki sömürge savaşının suçlularından hesap sorulsun Bu acil demokratik talepler Kürtlere bağış, ihsan ya da ayrıcalık değildir. Tam tersine, zorla gasp edilmiş hakların kendi sahiplerine iade edilmesidir. Bunun sağlandığı özgür ve demokratik koşullar Türkiye halklarının da asalak sömürücüler zümresinden ve onların sözcülüğünü, bekçiliğini ve hizmetçiliğini yapan sivil ve üniformalı devlet kullarından ve burjuva siyasetçilerinin yalan, dalavere ve sahtekarlıklarından kurtulmalarının önünü açacaktır. HALKLARA BARIŞ – KÜRDİSTAN’A BARIŞ! MAZLUMLARA BARIŞ, ZALİMLERE SAVAŞ! EMEKÇİLERE BARIŞ, SÖMÜRÜCÜLERE SAVAŞ!

KULÜBELERE BARIŞ, SARAYLARA SAVAŞ! BIJİ AŞITİ BIJİ KURDİSTAN A AZAD U DEMOKRATİK

1 Eylül 2017

Partiya Komünista Kurdistan
KKP Merkez Komitesi

Bölüme ait diğer yazılardan!

KÜRDİSTAN HALKLARINA!

KÜRDİSTAN HALKLARINA! TC’yi ve Mahkemelerini Tanımıyoruz! Sömürgeci TC devleti Kürtler ve Kürdistan’nın inkarı üzerine kurulmuştur. …