Soru: ÖSP’nin yayınlarında ve Genel Başkanı’nın açıklamalarında zaman zaman Kürdistan Komünist Partisi’nin (KKP’nin) yakında açık, meşru olarak kuruluşunun ilan edileceği söyleniyor; buna ne diyorsunuz?
Yanıt: KKP zaten proletaryaya açık, halkımız açısından meşru bir partidir. Komplocu bir örgüt değildir. Kararlarını, eylemlerini, görüş ve düşüncelerini dosta – düşmana açıkça açıklar. Fakat KKP TC devleti açısından ”gayri kanuni”, yasa-dışı, illegal bir partidir. Anayasa’sı başta gelmek üzere Türkiye Cumhuriyeti devletinin Siyasi Partiler Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve öteki anti – demokratik yasalarının izni ve icazetine tabi değildir. Bunları tanımaz. Mesela merkez yönetim organlarının nasıl teşkil edileceği, kaç kişiden ve kimlerden oluşacağı konusunda Türk kanunlarına tabi değildir. Parti üyelerinin listesini, parti maliyesinin durumunu, parti yöneticilerinin ismini ve adresini, kongrelerinin yeri, zamanı, gündemi ve kongre tutanaklarını Türk devletine teslim etmez. Parti güvenliğine zarar verecek örgütsel ve eylemsel bilgileri kamuoyuna açıklamaz. Program ve tüzüğünü faşist kanun maddelerine göre düzenlemez. Oysa kanunen kurulmuş bir parti bütün önemli konularda kanun denetimine açık olmak, şu anda başında Süleyman Soylu’nun bulunduğu TC İç İşleri Bakanlığı’na bilgi vermekle yükümlüdür.
Soru: Peki yasal bir KKP kurulamaz mı?
Yanıt: Resmi, icazetli, uyduruk bir KKP kurmak isteyen kurabilir. Bu, bize değil; TC devletinin müsamahasına bağlıdır. TC devleti stratejik hedefleri açısından yasadışı alanda PKK’nin ve KKP’nin önünü kesmek; yasal planda Kürt siyasal hareketinin tek kanalda bütünleşmesini engellemek için geçici bir süre adında Kürdistan kelimesi bulunan parti ve kuruluşlar kurulmasına göz yumabilir; önlerini açabilir, kimi fırsatlar sunabilir. Mesela PKK’den kopan bazı kesimlere resmi bir PKK de kurdurabilir. Türk devleti bu konuda tecrübelidir. Geçmişte TKP’nin önünü kesmek için resmi TKP kurdurduğu biliniyor. Şimdiki koşullarda KKP kendini fesh edemez ve yasal kurulamaz. KKP’nin kendini fesh etmesi için koşullarda köklü değişiklik gerekir. Bu da yetmez; KKP Kongresinin üçte iki oy çokluğunun hiç bir muğlaklığa yer vermeyen tartışmasız, açık kararı gerekir. Kendini fesh etme, başka partiyle birleşme, program ve tüzüğünü değiştirme, yasadışılıktan yasallığa geçme gibi önemli konularda, tüzük gereği, KKP kongresinin üçte iki oy çokluğuyla karar alması zorunludur. Bu güne kadar, bu koşula uyan böyle bir karar alınmış değildir.
Soru: KKP mutlaka illegal örgütlenmek, devrime kadar yeraltında mevcudiyetini sürdürmek zorunda mıdır? Ya da illegalite bir zorunluluk mu?
Yanıt: TC devletinin mevcut siyasal, hukuki, idari yapısını kökten yıkacak ve temelli demokratik dönüşümler gerçekleştirecek değişiklikler olmadığı sürece; KKP’nin illegal örgütlenmesi hem zorunluluk, hem de tercihtir. Bu konuda 2012 Haziran’ında yapılan KKP 6. Kongresi’nin kararı açıktır: ”Partiyi adıyla, programı ve tüzüğüyle, örgüt yapısıyla yasal olarak kurmak için mücadele edebiliriz ve etmeliyiz. Ancak bu, sadece bize bağlı, bizim isteğimizle gerçekleşecek bir olay değildir. Partimizi yasal alana çıkarmak için TC devletinin mevcut anayasal, yasal sistemi, devlet mantığı ve yerleşmiş zihniyet kalıplarının köklü biçimde değişmesi gerekir. Kürt ve Kürdistan partilerinin hem isimleri ile hem de yürürlükteki programlarıyla hiçbir değişikliğe gitmeleri zorunluluğu ile karşılaşmadan yasal zemine çıkmaları, acil demokratik taleplerimiz ve hedeflerimizden biridir. Bu uğurda mücadele edeceğiz ve etmeliyiz.”
24 Mart 2016’da yapılan 7. Kongremiz’in onayladığı MK raporunda şöyle deniliyor:
”Yeteri kadar güçlü bir zemine sahip olmayan yasal partilerin önündeki risklerden biri sistemin yasallığı içinde erime, reformizme kaymadır. Hele de rejimin kendi burjuva hukukuna bile riayet etmediği, herşeyin hükümettekilerin keyfi davranışlarına bağlı olduğu koşullarda zayıf partilerin daha temkinli hareket etme eğilimi büyüktür. Şimdilik eskiden olduğu gibi sık sık parti kapatma yoluna gidilmiyor; bu konuda yasalarda kimi düzenlemeler de yapıldı. Ama bu düzenlemeler her an kaldırılabilir, iptal edilip, eski yasal düzene dönülebilir. Bu yapılmasa bile başka yollar bulunabilir. Yani Kürdistan temelli muhalif bir parti her an kapanma tehlikesi altındadır. Bu tehlikeyi aşabilecek kadar güçlü bir zemine sahip olan partiler, her türlü legalitenin tamamen rafa kaldırılmadığı koşullarda, yeni isimler ve yeni kadrolarla tekrar kurulabilirler. Ama bu güce sahip olmayan bir parti bunu yapamaz. Bir partinin kapanması onun mal varlığının, sahip olduğu imkanların, hatta kadroların kaybolmasına neden olur.
Bu durum böyle partileri siyasi taktiklerinde farkında olarak ya da olmadan, atacağı her adımda, sarfedeceği her lafta ”ölçülü” olmaya iteler. Yasal partinin taktiklerine, davranışlarına kabaca göz attığımızda bunun ipuçlarını görebiliriz.” (KKP MK Raporu)
Soru: KKP 7. Kongresi’nin KKP’yi yasallaştırma kararı aldığı doğru mu?
Yanıt: KKP’nin kendini fesh etmesi ve yasallaşması önerildi. Bu konunun gündeme alınıp alınmaması tartışıldı. Delegeler böyle bir öneriyi gündeme almama yönünde görüş belirttiler; partinin feshedilip legalleştirilmesine şiddetle karşı çıktılar. Yapılan oylamada önerinin gündeme alınması reddedildi. Ayrıca KKP’nin fesh edilmesi konseptini reddeden KKP MK raporunun tartışılması sırasında da konu tartışıldı. Partimizin feshini öneren zat, MK raporunun reddedilmesini önerdi; tartışmalar sonunda yapılan oylamada delegelerin yüzde doksandan fazlası sözkonusu öneriyi reddetti ve MK raporu onaylandı. KKP’nin fesh edilmesi reddedildiği için yeni bir MK seçildi.
Soru: Yani KKP’nin hiçbir kongre ya da konferansında KKP’yi fesh etme kararı alınmamış mıdır?
Yanıt: Alınmamıştır. KKP örgütsel varlığını devam ettirme kararı almış ve hem 7. Kongresinde hem 8. Kongresinde Merkez Komitesini seçimle yenilemiştir. KKP’nin bütün kongre ve konferansları TC devletinin anayasal ve yasal mevzuatının ve koşullarının partimizin yasallaşmasına uygun olmadığını, bu koşulların gün geçtikçe daha elverişsiz, daha faşist bir rejime doğru evrimleştiğini tesbit etmiştir. Nitekim KKP 7. Kongresinin üzerinden dört ay geçmeden mahiyeti halen muamma olan 15 Temmuz Darbe Girişimi olmuş; ve sözde darbeyi bastıran Erdoğan OHAL’li, KHK’lı faşist rejimini kurmuştur. Bu rejimi Nisan 2017 Anayasa oylamasıyla yasal hale getiren Erdoğan, faşizmin hukuki temelini de sağlama almış; son olarak 24 Haziran 2018’de yaptığı baskın seçimlerle bu Anayasa’yı yürürlüğe sokmuştur. Bütün bu gelişme trendi, ana hatlarıyla hem 7. Kongremizde saptanmış, hem de daha sonraki III. Genel Konferans ve 8. Genel Kongremizde teyid edilmiştir.
Örneğin ÖSP’nin KKPlileşme kararına ilişkin olarak 8 Ekim 2016 tarihli III. Genel Konferans’ımızın KKP Merkez Komitesi’ne tavsiye kararları şöyledir:
– III. Konferansımız ÖSP Genel Başkanı’nın KKP Kongresi toplanmadan KKP Program ve Tüzüğünün ÖSP Kongresince değiştirileceği yaklaşımını kınıyor; buna MK’nin gereken cevabı vermesini öneriyor.
– 7. Kongrenin kararının hükümsüz olduğunu düşünüyor, icrası için zorlamadan kaçınılmasını tavsiye ediyor. ÖSP yönetimi bu konuda aldığı kararları geri çekmelidir.
13/14 Mayıs 2017’de Olağanüstü toplanan 8. Kongremizin 3 nolu kararı ise şöyledir:
3. YASAL PARTİLERE ÜYELİK HAKKINDA
8. Kongremiz,
1) KKP üyeleri, devrimci veya demokratik yasal partilere ancak MK’nin izni dahilinde ve ”Önce KKP” bilinciyle üye olabilirler. Bu konuda III. Kongremizin almış olduğu karar temelinde hareket ederler.
2) Kongremiz bir önceki kongrenin KKP’nin yasal BİR partiye ”isim değişikliği” konusunda destek vereceğini beyan eden kararını iptal eder.
3) 8. Kongremiz şu andan itibaren KKP II. Genel Konferansı’nın partinin ”ülkede konumlandığı alanlardan geri çekilmesini” öngören 3. nolu kararı ile KKP 6. Kongresinin bu kararı onaylayan 1 nolu kararını kaldırmıştır. Partimizin yurtiçinde ve yurtdışında bütün alanlarda yeniden örgütlendirilmesini yeni MK’nın ve parti üyelerimizin önüne görev olarak koyar.
(Oybirliğiyle kabul edildi)
Soru: ÖSP yönetimi 8. Kongre kararlarını tanımadığını, 8. Kongre’nin KKP iradesini yansıtmadığını ileri sürüyor.
Yanıt: Legal bir partinin KKP Kongre kararlarını tanıyıp tanımamasının zerre kadar hükmü yoktur. Kongre’nin parti iradesini yansıtmadığ ise sahtekarca bir yalandır. Merkez Komitesi raporunun oylanması sonucunda azınlıkta kalan tasfiyeciler, kendilerine kongrenin sonuna kadar kalmaları önerilmesine rağmen (delegelerin 1/3`ü) kongreyi terk ettiler. Kendileriyle vedalaşmak için oturuma ara verildi ve dostça vedalaşıldı. Kongre yeter sayısını fazlasıyla aşan (delegelerin 2/3`ü) delege halen mevcut olduğu için kongreye devam edildi. Kongre kararlarının büyük çoğunluğu oy birliğiyle alındı. Ötekiler de bir – ya da iki çekimser veya red oyuyla alındı.
Soru: ÖSP’nin başkanı ”Türkiyeli Komünistlere KKP Hedefiyle Seksiyonları Aşma Çağrımız” başlıklı bir yazı yayınladı. Yazıda ”… Türkiye sosyalist hareketini KKP lehine seksiyonları aşmaya çağırıyoruz! Türkiye komünist hareketini, Güney Kürdistan ve Rojava deneyiminden sonra Kürt seksiyon (özerk) örgütlenmeleri, Kürdistan Komünist Partisi (KKP) perspektifiyle aşmaya çağırıyoruz. … Eğer 25 Eylül bağımsızlık referandumunun ardından 16 Ekim Kerkük merkezli yıkım olmasaydı bugün Türkiye sosyalist hareketinden, Kürdistan seksiyonu olan birden fazla yapıyla KKP’yi nasıl kuracağımızı tartışıyor olacaktık. … Türkiye komünist hareketinden, Kürdistan Seksiyon (özerk) örgütü kuran parti ve hareketleri cesaretle üçüncü kopuşu (ayrışmayı) gerçekleştirmeye çağırıyoruz. Birinci kopuşu Hikmet Kıvılcımlı daha 1930’li yıllarda KKP’nin kurulmasını savunmuş ancak başarılı olamamıştı. Ancak 1970’lerde gerçekleşecek olan ilk kopuşta; PSK, KİP, Rizgari, KUK, Kava, PKK gibi Marksist-Leninist, Maoist iddialı parti ve örgütler Türkiye sosyalist hareketinden ayrışarak kurulmuştu. İkinci kopuşu ise sonraki yıllarda Kurtuluş ve TKEP’ten ayrılan Tekoşin ve KKP özerk örgütleri tarafından gerçekleştirilmişti. Üçüncü kopuşa veya ayrışmaya Türkiye komünist/sosyalist partilerden birden fazla yapının gebe olduğuna inanıyorum. ÖSP olarak çağrımız; gelin açık meşru Kürdistan Komünist Partisini birlikte kuralım! Partide herkes ideolojik-teorik olarak kendisi olsun ve parti de çoğunluk iradesiyle politika yapılsın!” tarzında ifadeler var.
Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yanıt: ÖSP başkanı demagoji yapıyor. ÖSP başkanının eğer şöyle olmasaydı, şöyle olacaktı diye safsata yapması bizim alışık olduğumuz bir davranış. Sen kiminle, hangi KKP’yi kuracağını tartışıyorsun? KKP zaten var; onu yeniden kurmak diye bir konu yok.
Geçmişte Kürdistanlı devrimci, sosyalist örgütlerin Türkiyeli örgütlerden ayrılıp, bağımsız örgütler haline gelmeleri bağlı oldukları merkezi örgütlerle tartışılarak, onlardan izin alınarak gerçekleşmedi. Bu konuda tek istisna KKP’dir. KKP’nin III. Kongresi’nde aldığı ayrılma kararı, birleşik parti TKEP’in kongresinde onaylanmıştı. Fakat TKEP Kongresinin buna aksi bir karar alması, birleşik parti konseptine aykırı bir durum olurdu. Zira TKEP ve KKP daha baştan itibaren gönüllü birlik temelinde birleşik kurulmuştu ve taraflardan biri ayrılma kararı aldığında bu kararı reddetmek gönüllü birlik ilkesini, karşılıklı güveni zedelerdi ve er ya da geç fiili ayrılığa yol açardı. TKEP Kongresi bu gerçeği gördüğü için KKP Kongre kararına saygı gösterdi ve ilk kez bir Kürdistan partisi Türkiye ve Kürdistan genelinde birlikte örgütlenen bir partiden kavgasız döğüşsüz ayrılmış oldu. İlginçtir: 1990 Eylül’ünde peşpeşe yapılan KKP ve TKEP kongrelerinde KKP’nin ayrılması konusu tartışılırken ayrılmama yönünde ısrarla görüş belirten ve kimseyi ikna edemeyince oylamalarda çekimser oy kullanan zat şimdi ukalaca Türkiye komünist hareketine seksiyonlarınızı aşın çağrısı yapıyor. Boş çağrı! Türkiye komünist hareketinin Kürdistan seksiyonları bulunan partilerinin çoğu illegaldir ve seksiyonları da illegaldir. Bu seksiyonların ayrılıp ayrılmamaları sorunu bağlı oldukları merkezi partilerin iradesine ve kararına değil; kendi özgür kararlarına bağlıdır. Bu seksiyonlar, bağlı oldukları partilerden ayrılmaya karar verirse, merkezi parti bu karara saygı göstermek zorundadır; eğer saygı göstermezse ayrılık gönüllü olmayacaktır, ama yine de gerçekleşecektir. Eğer bir çağrı yapılacaksa, merkezi örgütlere değil, o seksiyonlara yapılmalıdır. Fakat böyle çağrılar ucuz, boş çağrılardır. Hem o örgütlere saygısızlıktır, hem de KKP adının fütursuzca sömürülmesidir.
İllegal Kürdistan seksiyonlarının bağlı oldukları partilerden ayrılıp Sinan Çiftyürek’le İçişleri Bakanlığına gitmesi ve üye listelerini bakanlığa sunup, dilekçeyle resmi KKP kurması hem boş, hem çirkin bir hayal. Türkiyeli komünist partilerin halihazırdaki seksiyonları Çiftyüreğe güvenerek merkezi partilerinden ayrılma kararı almakla yetinmeyip bir de kendi seksiyon örgütlerini fesh edip Çiftyüreğin üç ay sonra kuracağı legal partiye katılamazlar. Bu, pratik olarak bile mümkün değil. Çiftyürek iflas etmiş ÖSP’nin yerine KKP kurmak için Kasım ayı ortasında derme çatma kongresini toplayacak. Yazısını yayınladığı tarih 24 Ağustos. Eğer bu yazıyı ilgili örgütlere daha önceden ulaştırmadıysa, sözkonusu örgütler ÖSP şeyhinin çağrısından daha yeni haberdar olacaklardır. Önce ilgili seksiyonların, sonra da bağlı oldukları merkezi örgütlerin kendi kongrelerini toplayıp Sinan beyin çağrısını, tabii ciddiye alırlarsa, bu kısa süre içinde ele almaları; dolayısıyla ”KKP’yi nasıl kuracağımızı”(!) tartışmaları mümkün değildir. Sinan bey bunu bilmez mi? Bal gibi bilir; ama gene de boş tenekeye vurup gürültü çıkarmaktan vazgeçmez. O yüzden ünlemlerle vurgulayarak bağırır:
”Üçüncü kopuşa veya ayrışmaya Türkiye komünist/sosyalist partilerden birden fazla yapının gebe olduğuna inanıyorum. ÖSP olarak çağrımız; gelin açık meşru Kürdistan Komünist Partisini birlikte kuralım! Partide herkes ideolojik-teorik olarak kendisi olsun ve parti de çoğunluk iradesiyle politika yapılsın!”
İnan Sinan inan! Mümin olan inanır! Komünizm seni dininden etti, ama imanından edemedi; daima boş bir şeylere inanmaktan asla vazgeçmedin. Müminin inancı komünizmin kızıl boyası altında yemyeşil saklı kaldı; ne zaman kızıl tabaka aşınsa altında yeşil iman parlıyor. Gelgelelim Sinan bey, her zaman olduğu gibi, yine kendini kandırıyor. Bu partilerin ister Kürdistan seksiyonları, ister Türkiye seksiyonları, isterse baştanbaşa gövdeleri yarılsın; Sinan beyin kuracağı sahte Kürdistan Komünist Partisi’ne buralardan ekmek yok! Boşa umutlanmasın. Öte yandan Türkiyeli komünist partilerden birden fazlasının kopuşa gebe olma halinde bir yenilik yok; bu, onların her zamanki müzmin hali. Buraya kadarki büyük bir keşif, vahiyle gelmiş bir ilham değil; bundan sonraki beklenti boş! Üç buçuk ay içinde olağanüstü kongre toplayacak, kongre gündemine Sinan efendinin kuracağı sahte Kürdistan Komünist Partisi’ni onunla birlikte kurmak için mevcut partisini fesh etme maddesini alacak ve bunu kongresinde onaylatacak hiç bir ahmak parti yok. Ama ahmak Sinan buna inanıyor ve ciddi ciddi çağrı yapıyor: ”gelin açık meşru Kürdistan Komünist Partisini birlikte kuralım! Partide herkes ideolojik-teorik olarak kendisi olsun ve parti de çoğunluk iradesiyle politika yapılsın!”
Partide herkes ideolojik – teorik olarak kendisi olacaksa, yani yamalı bir bohçanın bir parçası olarak yer alacaksa neden senin partine gelsin? Parti demek, ideolojik – teorik temellerde aynı görüşleri paylaşmak, bunun ifadesi olarak aynı tüzük ve program etrafında birleşmek demek. Günlük taktiklerde, şu yahut bu konu üzerinde görüş farklılıklarının var olması başka bir şey; stratejik konularda, partinin genel ideolojik teorik çizgisinde ayrı baş çekmek ayrı bir şey. Bir partide birleşenler ideolojik – teorik olarak müşterek bir zeminde birleşirler; ”kendileri” olarak değil. Fakat Sinan bey ”kendisi olmak” lafını çok seviyor ve bol bol kullanıyor; sahtekarlık yapıyor. Safsata aynı cümlenin içinde sırıtıyor: ”Partide çoğunluk iradesiyle politika yapılsın”! Partide zaten çoğunluk iradesi geçerlidir; ama o zaman kimse ”ideolojik – teorik olarak kendisi” olamaz. İdeolojik – teorik olarak çoğunluk iradesine uyar; uymazsa parti bütünlüğü kalmaz. Sinan beyin 21. YY parti örgütlenmesinin özelliklerinden biri olarak ileri sürdüğü bu ”kendisi olmak” demagojisi farklı örgütlerin birleşmesi sözkonusu olduğunda tamamen aldatmacadır. Zira farklı örgütler tek partide birleşmek için bir araya geldiklerinde ”kendileri” olmaktan çıkmak, ortak bir ideolojik – teorik zeminde, bir program ve tüzük etrafında birleşmek zorundadırlar. Her biri kendi ideolojik – teorik bakışını koruyan örgütlerin aynı parti içinde erimesi mümkün değildir. Aynı ideolojik – teorik zeminde yer alan, fakat bir çok nedenle ayrı ayrı var olan örgütlerin birleşmesi bile ilkeli, zahmetli, uzun bir eylem birliği faaliyeti sürecinden geçmeleri; birbirlerini mücadele içinde yakından tanımaları, kavga içinde omuz omuza hareket etmeleri ile mümkündür. Bugüne kadar kendileriyle hiç bir ortak platformda, hiç bir ortak eylemde, hatta hiç bir tartışmada buluşmadığı Türkiyeli seksiyon örgütlerini ”gelin açık meşru Kürdistan Komünist Partisini birlikte kuralım! Partide herkes ideolojik-teorik olarak kendisi olsun ve parti de çoğunluk iradesiyle politika yapılsın!” diye çağırmak cehalet değilse; sahtekarlıktır; ya da onları ahmak yerine koyma kurnazlığıdır.
Soru: Türkiye sosyalist hareketi yasal KKP lehine seksiyonları aşmasın mı?
Yanıt: Sahte bir KKP kurmak uğruna seksiyonları aşma Türkiye komünist hareketinin yapacağı vahim bir hata olur. Üstelik mesele Türkiye komünist hareketinin seksiyonları aşma, onlardan vazgeçme meselesi değil. İster Türkiyeli, ister Kürdistanlı bir parti olsun, her partinin varsa seksiyonları, il ve bölge örgütleri o partilerin bütünleyici parçalarıdır; partiler parçalarına, parçalar bütüne karşı sorumludur. Öyle haydi demeyle bütün, parçasını ”aşamaz”; parça da bütünü ”aşamaz”. Fakat parça ister örgütsel, ister politik, isterse ideolojik – programatik nedenlerle bütünle farklılaşırsa; doğal olarak kopar, kendi ayrı örgütünü kurar. Kürdistan devrimci partilerinin büyük bir kısmı böyle kurulmuştur. Bağlı oldukları Türkiyeli örgüt ”seksiyonları aşma” kararı aldığı için değil; merkezi örgüte rağmen ayrılmışlardır. Yani bu sorun Türkiyeli sosyalistlerin değil; Kürdistanlı sosyalistlerin kendilerinin karar vermesi gereken bir sorundur. Kürdistan’da bağımsız bir komünist partinin gerekliliğine ikna olan seksiyonlar kongrelerinde örgütlü olarak ayrılma kararı alırlarsa; ancak o zaman bağlı oldukları Türkiye sosyalist hareketine bu karara saygı duymak düşer.
Türkiye sosyalist hareketlerinin illegal, devrimci kanatlarının yasadışı seksiyonlarını legal, sahte KKP kurmak için merkezi kararla fesh edeceklerine ”inanmak” için insanın aklından zoru olması gerekir. Bu seksiyonlar uyduruk bir KKP kurmak uğruna kendilerini fesh edeeceklerine, halihazırdaki yapılarını korur ve partimiz KKP ile dayanışma içinde bulunurlarsa daha hayırlıdır. Partimiz KKP bu örgütlerin bağlı oldukları merkezi parti ve örgütlerle yan yana bulunduğu her yerde zaten eylem birlikleri içindedir; omuz omuza mücadele etmektedir. Bu örgütlere ve seksiyonlarına kendinizi fesh edin, gelin KKP’ye katılın diye bir çağrı yapmayı ise en azından nezaketsiz bulmaktadır. Mücadelenin doğal seyri içinde böyle bir yakınlaşma gerçekleştiğinde; bazı seksiyonlarla ya da bağımsız komünist örgütlerle birleşme kaçınılmaz hale gelecektir. Bu durumda dahi Türkiye komünist hareketinin bir kısmının Kürdistan’da seksiyonları yahut şubeleri bulunmaya devam edecektir. Bunun tersi de doğrudur. KKP’nin de Türkiye’de örgütleri mevcut olacaktır. İki ülke aynı devlet egemenliği altında bulunduğu sürece bu kaçınılmazdır. Bu durum iki ülke komünist partilerinin birbirlerinin haklarına saygı temelinde dayanışma içinde bulunmalarını zorunlu kılar. Ülkelerimizin komünist partileri bu dayanışma ve işbirliğinin yollarını bulmak zorundadır. Bu ise ”seksiyonlarınızı aşın” dayatmasıyla olmaz. Seksiyonlar, kendi partilerini aşar, KKP program ve tüzüğünü benimseyerek KKP’ye iltihak eder ya da KKP ile aynı ideolojik – teorik zemine yaklaşır ve geriye sadece örgütsel birlik meselesi kalırsa o zaman bu durumu hem KKP hem ilgili seksiyonlar kendi olağan işleyişleri içinde, yani kongrelerinde görüşür ve birleşik bir kongre hazırlıklarına girişirler. Birleşik kongrenin ortaya çıkaracağı KKP gerçek bir sentez olur. Fakat bu, yakın gelecekte gündemimizde değildir. Gündemimizde gerek Kürdistanlı gerekse Türkiyeli gerçek komünistlerle yoldaşça ilişkileri geliştirmek vardır.
KKP Genel Sekreteri
Kasim Hesinker