DEĞERLİ YOLDAŞLARIM !!!
Hepiniz biliyorsunuz; insanlık alemi son iki aya yakın bir zaman aralığında topyekun bir kriz ortamında yaşamaktadır. Yine biliniyor; sağlık alanında başlayan bu kriz, sağlık alanıyla sınırlı kalmadı. Tüm yaşamı etkisi altına aldı. Öyle ki, son bir aydır yedi /yirmi dört saat CORONA virüsü ile yatıp CORONA virüsi ile kalkıyoruz. Şu anda yaşamakta olan yedi milyarlık insanlık alemi ömründe ilk kez ve bu kadar uzun bir süre ortak ve aynı gündemle meşgul olmaktadır. Bu topyekun krizin ve tek gündemin daha ne kadar süreceğini ise bilebilen ve söyleyebilenler henüz yoktur. Dünya Sağlık Örgütü sözcüsü; “Salgının bitişine çok uzağız” diyor. Dünyadaki tüm devletler, yaşamsal tüm alanlara ilişkin üçer aylık acil programlar belirlemekteler. T.C yönetimi, önemli gıda ürünleri ihracına yaz sonuna kadar kısıtlamalar koydu. Anlaşılacağı gibi corona kriziyle ilgili kimselerin zamana ilişkin herhangi bir öngörüsü yoktur. Tıp dünyası elbette boş durmuyor. Bilimsel ortak görüş, Corona’ya karşı aşı bulunması yakın zamanın işi değil; fakat, ilaç tedavisi veya virüsün izalosyonu çabaları daha erkenden sonuç verebilir. Anlaşılan o ki, devletlerin üç aylık kriz programlarının temel dayanağı da bu olasılıktır. Adı üstünde; etkili ve yetkililerin ellerinde yalnızca olasılıklar var. Paniğin ana nedeni bu bilinmezliktir. Güncel nedeni ise herkesler biliyorlar: Hızla yayılan ve kısa sürede milyonları hastahanelik eden bu virüs, burjuva sağlık sistemini ve politikalarını çökertti. Bilime, tıbbi çabalara, ilaca, hastaya ve hastahanelere müşteri gözüyle bakan, sağlığı özelleştiren ve sağlık kurumlarını otel ve pansiyon, hastaları da müşteri sanan kapitalist anlayış, kendi yetmezliğini görüp anlayınca korku ve panik yaşıyor. Corona salgınının daha geniş kalabalıkları hastahane kapılarına dökmesi düşüncesi bile devlet yetkililerinin uykularını kaçırmaya yetiyor. Çünkü herkesler bilmektedir ki; böylesi bir salgını hastahanelerin fiziki şartları, araç -gereç tedariki, doktor ve yardımcı sağlık personel sayısı asla ve asla karşılayamaz. Korku ve panik, burjuva sözcüler ağzı ve eliyle katlanarak toplumlara yöneltiliyor. Tüm insanlara; “ Mezara girmek, yoğun bakımda yatmak veya ev karantinasında kalmak” şartları dayatılıyor. Kaldı ki, bir yandan da “yoğun bakım ünitelerimiz yetersizzzz!” diye bağırıyorlar. “Ev karantinası” yoluyla hastalığın yaygınlığını taksite bağlanmak istiyorlar. Asıl dertleri budur. Çünkü, hızla yayılması, ilaç ve aşısının bulunmaması, yani yeni olması dışında CORONA gribi, griplerden bir griptir. Ölümlü sonuçları benzerlerinden farklı değildir. Yani yoldaşlar; “Hasta olursanız size sağlık hizmetleri sunamayız” diyen bir burjuva yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız. Yalnızca bu nedenle bile sağlığımıza gereken dikkati ve özeni göstermeliyiz. Son birbuçuk ay içerisinde yaşananlar gösterdi ki, sağlık sorunu bizler için OLURUNA bırakılamaz. Aynı kaygı ve endişe ulusumuz için de fazlasıyla geçerlidir. Geçmişte uygulanan infaz indirimleri ve şu an infaz indirimi yasası tartışmaları göstermektedir ki, “En iyi kürt ölü kürttür” anlayışında israr edilmektedir. Devletlerin silahlı kolları ülkemizin her noktasında her daim hazır ve nazırdırlar ama, sağlık gibi konularda hep “öteki” olduğumuz hepimizin malümudur.Değerli yoldaşlarım! Ancak teknik araçlarla görülebilen bir virüs, bir toz zerreciğinden bile küçük bir varlık kısa sürede dünyamızı kasıp kavurdu. Bundan böyle “CORONA´dan ÖNCE ve CORONA´dan sonra” diye sık sık cümleler kuracağız.Yarınlar hiç bir biçimde bugünlere benzemeyecek. Yeni ve farklı bir dünyaya hazırlıklı olmalıyız. Çünkü bu kriz yalnızca sermayenin sağlık sistemini çökertmedi. Libarelizm anlayış olarak yıkıldı. Küreselliğin veya globalizmin yalnızca sermaye dolaşımı anlamına geldiği açıkca görüldü. Sağlık, eğitim, ulaşım, iş ve üratim güvenliği, bilim ve teknik gibi temel konuların sermaye kanunları ile yönetilemezliği açığa çıktı. Corona salgını kimi sektörleri (turizm gibi) şimdilik kaydıyla devre dışı bıraktı; kimilerini ise düşük kapasite çalışma düzeylerine itti. Devlet yönetimlerinden şirket yönetimlerine kadar tüm idari yapıları sarstı. Eğer önümüzdeki üç- dört ay içerisinde sağlık alanındaki bu bunalım çözülebilirse, kapitalizm ağır yara almış olacak ama, yeni yol ve yöntemlerle kör topal yaşamaya çalışacaktır. Fakat, kriz süresi uzar ve yarım yılı bulursa, kıyamet o zaman kopacaktır. Bunca zamana direnebilecek ekonomiler ve idari yapılar dünyamızda çok çok sınırlıdır. Dünyanın geri kalanı da onların üzerine yıkılacağından, bir yıl sonra çok farklı bir dünyayla karşı karşıya kalabiliriz. Kapitalist sistemlerin domino taşı misali birbirleri ardından çöktüklerini görebiliriz. Yine eğer diyerek belirtelim: İlk altı ay içerisinde bu kriz atlatılamaz veya kısmen kontrol altına alınamazsa, ilk cezaevleri kapıları kırılacaktır. Devlet sınırları sınır olmaktan çıkacaktır. Başta işçi sınıfı ve kadınlar olmak üzere mevcut otoritelere baş kaladırılacaktır. Dünyada yaygın bir devrimci durum yaşanacaktır. Çünkü, her ekonomik ve sosyal bunalım ortamları olumsuz sonuçlar doğurur denemez. Kriz ortamlarını iyi yönetenler, hiç şüpesiz toplumlar için iyi olan, güzel olan geleceğin kapılarını aralayacaklardır. Hazırlıklı olmalıyız. En başta da düşünsel donanıma sahip olmalıyız. Bilimi ve aklı esas almalıyız. Şu içinden geçtiğimiz kırk gün herkeslere gösterdi ki; komplo teorilerinin, paranoyaların ve bilimsel olmayan süpekülatif düşüncelerin gerçek hayata hiç bir yeri ve önemi yoktur. Aslolan sosyal sorunlara sosyal bilimin yasallıkları çerçevesinde bakabilmektir. Şu Coronalı günlerde felsefe okumalıyız. Diyalektik ve tarihi materyalizmi sık sık gözden geçirmeliyiz. Sokağın dilinin ve yolunun sokakta bulunacağını unutmayalım. Birinci ve ikinci dünya savaşlarına yolaçan kriz dönemlerinden ne yazık ki ulusumuz ve halkımız lehine yararlanılamadı. Ülkemiz merkezli Ortadoğu vekalet savaşları ortamında ulusumuz adına kazanılmış mevziler bir bir yitiriliyor. Corona virüsünün yarattığı kriz ortamı derinleşir ve uzarsa, tüm yoldaşlarım ve her kürt kardeşim bilmelidir ki; ulusal ve sosyal kurtuluşumuzun önündeki en büyük engel olan o büyük devletler koalisyonu önce çatırdayacak, sonra da dağılacaktır. Doğacak fırsatı değerlendirip değerlendirememek bizlere bağlıdır. Ulusal özgürlüğümüzü esas alırsak ve kardeş kavgasından uzak durursak, kazanan Kürt ulusu, kazanan Kürt halkı olacaktır.
Yaşasın özgürlük, yaşasın sosyalizm!
Tüm yoldaşlarıma sevgi, saygı ve selamlarımla.
Partîya Komûnîst a Kurdistan
KKP Genel Sekreteri
Halil Hazar
09.04.2020