Pazar , Aralık 22 2024
Home / Güncel / 2021 Yılının İlk Oltası! BARAN CEM

2021 Yılının İlk Oltası! BARAN CEM

2021 Yılının İlk Oltası

Önce Fikri Saĝlar başladı. Fikri Saĝlar 12 Eylülden hemen sonra ortaya çıkan ve o günden beri ilginç çıkışları ve kısmen “dokunul(a)maz” oluşuyla kime, neye hizmet ettiĝi, bana göre muamma olan bir şahsiyet “Türbanlı hakimlere güvenmiyorum” diyerek su hafiften bulandırıldı…
Başı açık, çüppesinde düĝme olan, Akp’nin veya ortaĝı Mhp’nin militanı olan hakimler sanki daha adil olurlarmış gibi,  faşist iktidarın değirmenine Fikri Sağlar tarafından su taşınır oldu.
Diktatör durur mu? Hemen oyuna girdi ve CHP’li başı kapalı kadınları hedef alan “Vitrin mankeni” deyimiyle, elinde hazır tuttuĝu oltasını bulandırılmış suya bırakıverdi. Baş sazan Kılıçdaroĝlu ile birlikte Chp’li birçok isim, basın ve sosyal medyada  yüz binler arka arkaya atılan oltanın ucuna yem olarak takılan türbanın üzerine atıldılar. Sonuç: Eĝer gerçek muhalefet olan HDP, Emek örgütleri, sivil toplum örgütleri ve devrimci sosyalist-komünist kesimler gerçek gündeme dönüşü sağlayamazlar ise diktatör ve başını Chp’nin çektiği sözde muhalefet amacına ulaşmışa benziyor.

Sözde muhalefetin bundan ne çıkarı olabilir diye sorulabilinir. Elbetteki, kulislerde yapılan pazarlık ve anlaşmaların detayları hakkında bizlerin kesin bilgilere sahip olma imkanımız yok. Biz sadece işin görünür yanının yaratacağı sonuçlara ve bu sonuçlardan da kimlerin faydalanacağına bakarak değerlendirmelerde bulunabiliriz. Yani gözlemlerimizden sonuçlar çıkarabiliriz. 7 Haziran seçimlerinden bu güne Chp ve onun yanında yer alan Millet ittifakının yaptığı çıkışlara baktığımızda; bütün keskin virajlarda iktidar arabasının savrulmaması için devreye giren ABS sistemi rolü oynadığını görüyoruz.

7 Hazirandan başlarsak; seçim sonuçları malum. Akp iktidarı kaybetmiş ve şaşkınlık içinde ne yapacağını bilemez durumda. Tam bu ortamda Chp imdada yetişiyor ve Akp ile koalisyon pazarlıklarına başlıyor. Yasanın “ İki ay içerisinde hükümet kurulamaz ise seçim yenilenir” diyen açık hükmü bilinmesine rağmen hükümet kurma görüşmeleri oyununa/ yalanına inanmamızı istediler. 2 ay gibi bir süre geçiyor, kitleler günlük yaşamın baskıcı, boğucu rutinine geri dönüyor ve Chp- Akp görüşmelerinin başarısız olduğu söylenerek ortaklık bozuluyor. Akp bu iki aylık zamanı çok iyi kullanarak B planını olgunlaştırıp seçim kararı alıyor. B planı; Akp, Mhp, Ergenekon, Mafya İttifakı. Ve bu ittifak her tür terör ve şiddet uygulayarak, seçimleri de manüpile ederek sonucu kendi lehine çeviriyor. Sonrası malum. Yetmiyor, Chp tabanında oluşan hoşnutsuzluk ve biriken enerji 1 ay süren ‘‘adalet“ yürüyüşüyle yavaş yavaş boşaltılıyor ve sönümlendirilip Maltepede denize dökülerek kızgın demir soğutuluyor. İktidar  ne zaman sıkışsa yapay bir gündem oluşturuyor ve sözde muhalefet bu gündemin üstüne balıklama dalarak gündemin değişmesine ve iktidarın devam etmesine yardımcı oluyor. Bu Yenikapı Ruhu her seferinde ABS (Kilitlenme Karşıtı Frenleme Sistemi)  olarak devreye giriyor.

Bugün de aynı ruh devrede. Faşist iktidar çıkmazda. Bir gün dediğini ikinci gün ret ediyor. Ekonomiyi bir gün önce‘‘uçuran“ Ekonomiden sorumlu bakan ikinci gün kendisi kabineden uçuruma uçuyor. Adalet reformu lafları eden Bülent Arınç bir hafta geçmeden görevini bırakıyor. Adalet bakanı, yabancı bir ülkenin adalet bakanıymış gibi demeçler veriyor ve kendisine bağlı mahkemeleri eleştiriyor. Birgün önce reform deniliyor, ikinci gün ‘‘ne reformu?“ diye posta konuluyor. ‘‘Yönümüz ve yerimiz Avrupa“ deniliyor, iki gün geçmeden; ‘‘Avrupa da kim? Bize kimse akıl veremez!“ deniliyor. Bir karmaşa ve kargaşadır gidiyor… Politik dilde buna yönetenlerin yönetememesi; yani siyasal kriz denir…

Yönetenler yönetemiyorsa gitmeleri lazım. Ama gitmiyorlar. Çünkü onları ordan gönderecek alternatif bir aktör yok. Bu aktör ve güç yönetilenlerde. Ama onlardaki memnuniyetsizliği açığa çıkaracak öncü yok. Yönetilenlerin büyük bir kısmı hala iktidara ve sözde muhalefete umut besliyor ama son zamanlardaki gelişmeler bunun değişmesinin an meselesi olduğunun işaretleriyle dolu. Son haftaların gündemine bakarsak ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. İşte tam burada türban tartışması ve Chp’nin bu tartışmaya gönüllü katılımı yeniden muhalefetin ABS olarak devreye girdiğini gösteriyor. Sözde muhalefet de biliyor ki, siyasal kriz ile birlikte derin bir ekonomik kriz de var. Tam bir çöküş durumu. Yönetilenler ayağa kalkarlarsa kendisinin de bütün bir düzenle birlikte yok olma ihtimali az değil. Sözde muhalefet sistemi korumak için muhalefet yapıyor. Sistemin sahiplerini, yani kapitalist tekellerin icazetiyle muhalefetcilik oynuyor. Sınırları belli.‘‘Ulusal çıkarlar!“  denilen kapitalist burjuvazinin çıkarlarının korunması, iktidarin da muhalefetin de esas görevi oluyor ve sıkıştıklarında hep beraber Yenikapı Ruhunu çağırma ayinleri düzenliyorlar. Yeni yılın ilk gününde yapılan da bu ruh çağırma ayinidir.

Çünkü;

1. Açıklanan asgari (açlık) ücret beklentilerin çok çok altında kalarak büyük tepki çekmiş ve geniş çevrelerde gündemin başına geçmişti.
2. İktidarın sivil toplum örgütleri ile ilgili meclisten geçirdiği faşist yasaya tepkiler yükseliyordu.
3. Kadın kırımı (cins olarak kırım anlamında) yılın son gününde, bir günde 4 kadının hunharca katledilmesi ile zirve yapmış, en başta da kadınlardan (başı kapalı, akp’li kadınlarda dahil) istanbul sözleşmesinin eksiksiz ve etkin bir şekilde  uygulanması,  kadınların can güvenliğinin sağlanması,  kazanılmış haklarının korunması talepli mücadele önemli deneyim ve birikimler sağlamış ve öfke patlamasının eşiĝinde bulunuyordu.


4. Pandemi kontrolden çıkmış, daha önce maske daĝıtamayan iktidar imajına, Çinden geleceĝi söylenen ve ertelendiĝi duyurularak muammaya dönen aşı sorunuyla yeni yeni olumsuz imajlar ekleniyordu.
5. Yeni yıla zamlarla girilmişti ve yeni zamlar sırada. Bu, yoksullar,  işçi ve emekçiler için yaşamın dahada çekilmez olacağı anlamına gelir ki olası bir sosyal patlamanın esas tetikleyicisi de burasıdır.
6. Cezaevlerinde çıplak arama, açlık grevleri, işkence gibi insan hak ihlaleri çok sık tartışılır olmuştu.
7. Roboski katliamının yıldönümü dolayısıyla yeniden canlanan, devletin sivil Kürtleri bilinçli ve hedef gözeterek katlettiĝi tartışması, Hakkari ve Van çevresinde yaşanan sivilllerin katledilmeleriyle uluslararası boyutta  gündem olmuştu.
8. En önemlisi de AİHM’in Selahattin Demirtaş ile ilgili kararı ve karara uyulmaması, iktidardan en ufak bir demokratikleşme beklentisi olan kesimleri bile, başta da Avrupadaki liberal yönetimleri ve liberal solcuları hayal kırıklıĝına uĝratmış, iktidarın niteliĝi ve niyeti üzerine tartışmalar millet kıraathanelerine kadar, pazara ve sokağa yayılmıştı. Yönetilenler cephesinde bu durumdan çıkışa dair  arayışlar başlamıştı.



Bütün bunlara daha bir çok gelişme eklenebilir tabi ki…
Uzatmadan söylemeliyim ki, Türban, o küçük kumaş parçası, taşıdıĝı misyonu ve politik anlamının etkisiyle sözde muhalefetin de yardımıyla faşist iktidar tarafından bütün bu sorunların üstüne çekilen bir örtü oldu. İktidar ve sözde muhalefetiyle herkes “vitrin mankeni” sözünü tartışmaya başladı. Bir anda, bütün medya kanallarında ki o herşeyin “uzmanı” olan adamlar Türban “uzmanı” oluverdiler. 100 yıldır oynanan “Laikler Muhafazakarlar” tiyatrosu yeniden sahneye konuldu.
Tribünde oturanlar, yani yönetilenler, yani işçiler, emekçiler, kadınlar, Kürtler, Aleviler, İşsizler, Gençler, Aşı bekleyen pandemi kurbanı bütün bir ülke şaşkın…
Hangi tarafın amigolarına uyacaklarına henüz tam karar verememiş şaşkın şaşkın sağa sola bakınıp duruyorlar. Tam da burada gerçek muhalefetin, Hdp, Emek örgütleri, Kadın Hareketi ve Devrimci, sosyalist-komünist hareketin, Kürtlerin, Alevilerin  oyunu görerek, iktidarın ve sözde muhalefetin planlarını bozma becerisi gösterip gösteremeyeceği çok önemlidir.
Bu oyuna gelinmemeli ve bu tartışmada emek eksenli, kadın eksenli ve kürt eksenli gerçek gündemleri dile getiren bir pozisyonla karşıt tutum takınılmalı.
Bırakalım.oltayı atan ve bilinçli bir şekilde oltanın üzerine atlayan majestelerinin muhalefeti tiyatrolarını seyircisiz, tribün desteĝinden yoksun bir şekilde oynasınlar…

Talepler açık:

-Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere bütün politik tutsaklar derhal serbest bırakılmalı.

-Asgari (açlık) ücret, en az 4000 YTL olmalı

-Kadın cins kırımını durduracak her türlü tedbirler alınmalı. İstanbul sözleşmesi eksiksiz ve etkin bir şekilde uygulanmalı.

-Kürdistanda kayyum atamalarıyla görevlerinden alınan tüm seçilmişler görevlerine dönmeli.

-Kürdistanda sivil katliamları derhal durdurulmalı ve sorumlular yargılanmalı.

-Taciz ve tecavüz olaylarına  karışan güvenlik güçleri mensupları, tarikatlar ve diğer tüm şahsiyetler hakkında cezasızlık uygulamasına son verilmeli.

-Kapitalistlere değil, pandemiden etkilenen, işsiz kalan miliyonlara kaynak. Uzaktan eğitim için gerekli alt yapının hızla yaygınlaştırılması ve her öğrenciye ihtiyaç olan teknik aletlerin devletçe karşılıksız sağlanması.

-Tüm KHK’ların iptal edilmeli, olağanüstü hal uygulamalarına, kürdistandaki yasak bölge ilanlarına son verilmeli.

-Güney Kürdistan ve Rojavaya yönelik işgal ve ilhak çabaları durdurulsun. Bütün askerler ve diğer silahlı birimler kışlalarına geri çekilsin.

Bunlar acil taleplerdir. Bunlara, doğanın tahrip edilmesinin durdurulması ve daha bir çok konuyla ilgili talepler eklenebilir, eklenmelidir de. Gerçek gündem bunlardır. Türban değil…

3 Ocak 2021

Baran Cem

Bölüme ait diğer yazılardan!

NEWROZ ÇOŞKUSUNU BİR MAYIS ALANLARINA TAŞIYALIM! PARTÎYA KOMÛNÎST A KURDISTAN (KKP)

NEWROZ ÇOŞKUSUNU BİR MAYIS ALANLARINA TAŞIYALIM!İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 …