Home / Güncel / Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht Sosyalizm Mücadelemizde Yaşıyor!

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht Sosyalizm Mücadelemizde Yaşıyor!

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht Sosyalizm Mücadelemizde Yaşıyorlar!

Birinci Emperyalist Dünya Savaşı, Avrupa’yı olduğu kadar Almanya’yı da kasıp kavurmuş arkasında büyük bir yıkıntı bırakmıştı.  Bütün dünyada olduğu gibi savaş, Alman toplumuna ölümle birlikte açlık, hastalık, yıkım ve bunalım getirmişti. Bu yıkıntılar arasından iki büyük devrim filizleniyordu. Bu devrimlerden ilki Rusya’da gerçekleşen 1917 Bolşevik devrimiydi. Bir yıl sonra ise  Almanya`nın değişik eyaletlerinde ve şehirlerinde arda arda Komünistlerin ve diğer ilerici grupların öncülüğünde ayaklanan işçi, asker, köylü ve aydınlar konseyler kurarak  iktidarı ele alıyorlardı.

1917 Rusaya da gerçekleşen Bolşevik devrim zafere ulaştı  ama ne yazık ki Almanya`da başlayan devrim vahşice boğazlandı. Almanya’da devrimin bir işçi ve halk iktidarıyla taçlanmamış olmasında birçok neden sayılabilir. Fakat, gerek savaş öncesi gereksede savaş sonrasında Sosyal Demokrasinin ihaneti esas belirleyen faktör olmuştur. SPD´nin başını çektiği Sosyal Demokrat hareket daha savaş öncesinde başlattıkları  “vatan savunması” gibi teorilerle Alman Emperyalizminin yedeğine düşmüştü. Bu, durum işçi sınıfının birliğini parçalamış ve savaşın engellenmesi imkanı kaçırılmıştı.

Rosa ve Karl 1914 savaşın başlangıcından itibaren Sosyal Demokrasinin ihanetine tavır almış, tavizsiz, aktif ve uzlaşmaz bir karalılıkla Emperyalist savaşa ve sosyal şövenizme karşı mücadeleyi zor koşullarda da olsa yürütmüşlerdi. İkinci Enternasyonal partileri içinde, Lenin’le birlikte emperyalist savaşa ve proletaryanın, iç burjuvalarla işbirliğine karşı çıkan  Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg önderliğindeki Spartakistler daha sonra KPD yi kuracak olanlar küçük bir gruptular. İkinci Enternasyonale hakim olan “ulusalcı-işbirlikçi” teorileri savunan  Sosyal Şövenlerdi. Bu durum işçilerin kafasını karıştırıyor ve her zamanki gibi Burjuvazinin imdadına Sosyal Demokratlar yetişerek, devrim değil reform kırıntıları ile yetinmenin propagandasını yapıyorlardı ve sonuçtada başarılı oluyorlardı. Büyük işçi bölükleri, Komünistlere arkasını dönüp Sosyal Demokratların, dolayısıylada Burjuvazinin safına geçiyorlardı.

İşçi kentlerinde baş gösteren ayaklanmaların bir bir ezilmesinden sonra sıra sosyalist önderlerin yok edilmesine gelmişti. Komünistler için sürek avına çıkmış milisler dört bir yandan Berlin in Wilmersdorf semtini kuşatmıştı. 15 Ocak 1919 günü Freikorps birlikleri Mannheimer Strasse, 43 numarada bulunan Marcusson ailesine ait evde  Wilhelm Pieck, Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg’u esir alıyorlardı. Bu üç isim vakit geçirmeksizin Muhafız Süvari Tümeni’ne ait komuta merkezine, Eden’e götürülmüşlerdi. Wilhelm Pieck bir yolunu bulup Eden’den kaçmayı başarmıştı. Karl ve Rosa için ise gün boyu sürecek amansız bir işkence faslı başlayacaktı.

İmparatorluk artığı gerici burjuvazi ile sosyal demokratlar Almanya`yı  el ele birlikte yönetiyordu. Weimar Cumhuriyetinin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Savunma Bakanı Gustav Noske’den istenen infaz talimatı alınmıştı. Talimat alınır alınmaz birlikler hızla işlerine koyuldular.

Karl Liebknecht, ağır işkencelerden sonra Tiergarten’a götürülerek kalleşçe kurşunlandı. Bir göl kenarında kafasına sıkılan tek kurşunla öldürülen Liebknecht, daha sonra “kimliği bilinmeyen ölü” sıfatıyla kent morguna bırakıldı.

Liebknecht’in öldürüldüğü aynı gün Rosa Luxemburg’a da Moabit hapishanesine götürüleceği söylenmişti. Bu yalanın amacı onu Eden otelinin dışına çıkarmaktı. Rosa yol boyunca dipçik darbeleri altında çiğnendi ve bir süre sonra bilincini kaybetti. Bir denizci teğmen tarafından vurulan Rosa, Landwehr kanalına atıldı. Rosa’nın cesedi ancak 31 Mayıs tarihinde, Freiarchenbrücke Köprüsü’nün savağında bulunabildi.

“Vardım, varım, var olacağım!” diyordu son sözlerinde Rosa.

Ölümlerinin üzerinden 102 yıl geçmesine rağmen, Rosa ve Karl dünya işçi sınıfına yol göstermeye devam ediyorlar. Onların emperyalist savaşlara dair öngörüleri bu 100 yüz yıl içerisinde defalarca doğrulanadı. Sosyal demokrasinin ihaneti 1. Paylaşım savaşına yol açamakla sınırlı kalmadı. Alman devriminin kanlı bir şekilde bastırılmasında ki karşı devrimci tutumunu daha sonrada sürdürdü. Aynı Sosyal Demokrat lar 1930 larda işçi sınıfını parçalayarak Hitler faşizminin iktidarının yolunu açtılar ve 2. Emperyalist savaş gibi bir felaketin yaşanmasındada büyük rol oynadılar.

 Gerici Burjavazi ile SPD iktidarının Rosa ve Karl‘ı ne pahasına olursa olsun yok etmek istemesinin altında yatan esas neden onların bütün bunları öngören politik duruşlarında aranmalıdır. Onlar, her koşulda emperyalist savaşlara, halkların sömürgeleştirilmesine, sosyal şövenist politikalara ve her türden reformist teorilere  karşı tavizsiz mücadele etmeyi ve reform değil devrimde ısrar etmeyi savundular. Reformizmin ve Kapitalist sistemle işbirlikçiliğin çözüm değil aksine emperyalist barbarlığın dünyayı daha büyük felaketlere sürmesine ve insanlığı yok etmesine yol açacağını ısrarla vurguladılar. Bu yüzden de „Savaşa karşı savaş“ dediler. Bu yüzden, „Ya sosyalizm, ya barbarlık!“ dediler.

Bu tavizsiz tutumlarının bedelini hayatlarıyla ödediler.

KKP, olarak onların yolundan giderek ülkemiz, Kürdistan´ın ulasal kurtuluş devrimini Sosyalizmle taçlandırmayı öncelikli görevimiz sayıyoruz. Bu, Rosa ve Karl‘a olduğu gibi, Sosyalizm ve halkların kurtuluşu uğruna canlarını feda eden miliyonlara olan borcumuzdur. Bu, Kürdistan´ın özgürleşmesi mücadelesinde can veren Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan şahsında yitirdiğimiz yüz binlerce yurtsevere karşı sözümüzdür.

YAŞASIN ULUSLARARASI DAYANIŞMA!

YA SOSYALİZM, YA BARBARLIK!

Partiya Komunist a Kurdistan

KKP

Avrupa Örgütü

09 Ocak 2020

Bölüme ait diğer yazılardan!

KÜRDİSTAN HAKLARINA! NEWROZ PÎROZ BE!

Kürdistan Halklarına! NEWROZ PÎROZ BE! Dünyanın değişik bölgelerinde Emperyalist güçler arası hegemonya savaşı, Dünyanın zenginliklerine …