Aşağıdaki yazı 12 Eylül Askeri Faşist Cuntasının terörünün şiddetle estiği 1981 yılının yaz başlangıcında yazılmış. Yazıyı KKP’nin selefi olan TKEP Kürdistan Özerk Örgütü’nün Malatya İl Teşkilatı hazırlamış; TKEP’in yayın organlarından olup o tarihte illegal basılan ve dağıtılan BİRLİK YOLU gazetesi yayınlamış. Parti tarihimizin zorlu bir dönemini o zamanki il örgütlerinden birinin ve halkımızın gündelik yaşantısından izlemek bugünün okurlarına belli bir izlenim vereceği gibi; parti hafızamızı diri tutmaya da yararlı olacaktır. Yazı Birlik Yolu gazetesinin 25 Temmuz 1981 tarihli 14’üncü sayısında yayınlanmış.
FAŞİST CUNTA MALATYA’DA UMDUĞUNU BULAMAYACAK’TIR
22 Nisan – 5 Haziran tarihleri arasında faşist dikta Adana, Antep, Adıyaman ve Malatya çizgisi üzerinde geniş çaplı operasyonlara girişti.
Malatya’da polis, askeri birlikler ve özel olarak getirtilmiş 6 tabur paraşütçü komando birliği eli ile, helikopterler ve askeri araçlar desteğinde ev ev aramalar ve arazi taramalarıyla geniş operasyonlar yürüterek azgın bir terör ve gözdağı kampanyası estirdi.
Tüm Türkiye ölçüsünde uygulanan bu özel baskının, dalga dalga yaygınlaştırılan bu terör furyasının ilimizde tam 1 Mayıs dönemine denk getirilmesinin sebebi vardır. 1 Mayıs öncesinde özellikle Parti Örgütümüzün yürüttüğü faaliyetlerle gerek işçi kitleleri, gerek gençler ve gerekse de köylü yığınları arasında faşist cuntaya karşı tepkiler yoğunlaşmaya, huzursuzluk artmaya başlamıştı. 1 Mayıs’da kitlelerin de az çok katılabileceği eylemlerin örgütlenmesi ya da en azından [planlanan]1 Mayıs eylemleriyle kitlelerin etkilenmesi sözkonusuydu.
İşte burjuvazi, bunu engellemek ve ne pahasına olursa olsun 1 Mayıs’da eyleme geçit vermemek için yoğun baskılara girişti. 1 Mayıs öncesinde ve sonrasında şehir içinde ve kırsal alanda olağanüstü tedbirler aldı. Partimize ve kitlelere yönelik daha ziyade caydırıcı baskılara baş vurdu. Bir çok işçi önderi tutuklandı. Ancak yine de Partimizin 1 Mayıs’da sesini işçi ve emekçilere duyurmasını engelleyemedi.
Komando operasyonları halkın baskılar altında bunaltılmasını, yılgınlık ve korku yaratmayı amaçlıyordu. Halk kitlelerinin devrimcilerle olan sıkı ve içli dışlı bağlarını bu yolla koparmak ve devrimcileri kitlelerden soyutlayarak sudan çıkmış balığa çevirmek istiyorlardı.
Nitekim, komando yüzbaşıları, zaman zaman köy muhtarlarını toplayıp silah teslim etmeleri için sıkıştırırken, ayrıca özel olarak da: ”Biz tüm örgütleri çökerttik, yalnız üç – beş tane Rus uşağı, Bulgar casusu sivrisinek kaldı. Onların da nerelerde olduklarını biliyoruz. Köylüler onlara yardım ediyorlar, eğer herhangi bir ihbar alırsak, o köylerin muhtarlarının burnunu kulağını keseriz. Bize yardım edin, büyük ödül vereceğiz”, diyerek köylüleri şantaj ve hileyle kendilerine yardım etmeye zorluyorlardı.
Ama umduklarını bulamadılar. Halkımızın devrimcilere olan güven ve bağlılığı ve devrimcilerin aldıkları tedbirler faşist köpeklere ihbarların akmasını engelledi.
Komandolar daha ziyade köylerde silah teslimi için yoğun baskılar yürüttüler. Bir çok komando eri operasyonların amacını şöyle anlatıyorlardı: ”Bizi halka karşı psikolojik savaş yürütmek, moral bozmak, korku ve panik yaratarak halkı etkilemek için getirdiler. Operasyonları özellikle devrimci hareketin yoğun olduğu yörelerde yapıyoruz.”
İşte bu ”psikolojik savaş”ın bir parçası olarak ”silah teslimi” kampanyası, yüzlerce emekçinin işkencelerden geçirilmesi, emekçilerin namuslarının, onur ve haysiyetlerinin ayaklar altına alınması pahasına yürütüldü. Köy muhtarlarını ve ihbarcıları köylüler üzerinde tehdit unsuru olarak kullanıp köylülerden zorla silah toplatıldı. Bir çok yerde yoksul insanlar para ile silah satın alıp teslim etmek zorunda kaldı.
Köylüler, cuntanın demagoji yaptığı ve hayasızca yalan söylediği gibi, ”gönüllü olarak” değil, içleri parçalana parçalana silah teslimi yaptılar. Devrimciler bu konuda kitlelerin tümünü etkileyemedikleri için, devrimci örgüt etkisinin az olduğu köylerde bunu engelleyemediler. Bizlerin bu hususta yaptığımız çalışmalar, bildiriler ve somut propagandamız ise sempati ile karşılanmasına rağmen ancak bulunduğumuz alanlarda etki yarattı.
Ancak şunu da belirtmekte yarar var: Köylüler ellerindeki tüm silahların ancak bir kısmını teslim etti. Çoğu köylerde köylüler toplanıp, aralarında anlaşarak en işe yaramaz küçük silahları teslim etmiş, kimi yerde fazla silahı olanların tesirsiz silahları teslim edilmiştir.
Köylerde kadınlara hakaretler, gençlere yat – kalk talimleri yaptırılması ve gençlerin topluca gezmelerinin, spor yapmalarının, kahvelere gitmelerinin zorla engellenmesi, çobanların falakaya yatırılması ve silah teslim etmeyenlerin işkencelerden geçirilmesi halkda geçici bir göz korkusu yaratmıştır. Faşist yüzbaşıların bir takım demagojik çabaları ise, ”devlete güven”, burjuvaziye güven yanlılarını; komando, polis ve işkencecilerle iyi geçinme ve işbirliği yapma heveslilerini çoğaltmıştır. Tutuklu aileleri, işkencecilere rüşvet vermeye başlamıştır. Ancak böyleleri kısa zamanda ellerini kime uzattıklarını görmektedirler. Ki, bu gibi etkilenmeler uzun sürmemiştir. İhbarcılığa ve burjuvaziyle iyi geçinenlere karşı derin bir nefret bulunmaktadır.
Sonuç olarak söylersek, komando operasyonları, baskılar bu dönemde doğrudan kitlelere, onların ”psikolojik olarak” çökertilmesine, baskılara boyun eğmekten, teslim olmaktan başka yol olmadığına inandırılması hedefine yönelmiştir. Bu arada faşizmi meşrulaştırmak, haklı göstermek için bol bol yalana da başvurulmuştur. Ama bütün bu operasyonlar, çoğu Kürt olan ama Türklerle bir arada yaşayan il merkezinde ve köylerde, geçici bir etkiden başka bir şey bırakmamış, kitleleri faşizmin safına kazanmak mümkün olmamıştır.
Diğer devrimci güçlerin örgütsel bakımdan dağılmış durumda bulunması ve bir faaliyet yürütememeleri, güç ve eylem birliğinin sağlanamaması, bizim de etkimizin tüm halkı kucaklayamaması, faşizmin işini kolaylaştırmışsa da, kalıcı bir başarı elde edememişlerdir.
Biz devrimciler olarak kendi etkimizi yayarsak, kitlelere çıkış yolunu göstererek mücadeleye seferber edebilirsek ve eylem birliğini gerçekleştirirsek, bu türlü baskılar hiçbir sonuç vermeyecektir. Emekçi halkımızın, komünistler önderliğinde, faşizme karşı mücadeleyi, faşizmi BİRLEŞİK HALK HAREKETİNİN ŞİDDETİ YOLUYLA yıkma aşamasına götürünceye kadar her türlü zorluğa rağmen yürütmekten başka bir yol yoktur.
FAŞİST DİKTA, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK KÜRDİSTAN UĞRUNA MÜCADELEMİZİ DURDURAMAYACAKTIR!..
Malatyalı Komünistlerden BİRLİK YOLU’na Devrimci Selam!