___________________________________________________________________________
birlik yolu
BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ BİRLEŞİN..!
sayı:14 25 Temmuz 1981
___________________________________________________________________________
FAŞİST CELLATLAR! Halkı Zindanlara Doldurabilirsiniz; Devrimcileri Esir Edip Katledebilirsiniz; Toprağın Altını Üstüne Getirip Silah Yakalayabilirsiniz; AMA
ADIYAMAN’DA DEVRİMCİ MÜCADELEYİ YOK EDEMEZSİNİZ!..
Askeri faşist diktatörlük, devrimci mücadelenin kökleşip halkla bütünleştiği Türkiye’nin bir çok yöresinde olduğu gibi, Adıyaman’da da işçi ve emekçi halka kan ve ölüm kusmaya devam ediyor.
Adıyaman’da, 1970’lerden bu yana faşizme karşı nice mücadeleler içinde pişe pişe süregelen ve halk kitleleriyle giderek kopmaz bağlar içine giren devrimci örgütlenme, eskiden beri, faşizmin, özellikle de MİT’in ”özel önem”ini üzerine çekiyordu.
Nitekim, 1980 başlarında Demirel komutasındaki parlamenter faşist yönetimin şehir ve kırlarda halk yığınlarına karşı baskı ve terör kampanyasını başlattıkları dönemden itibaren, Adıyaman’a da faşist ordunun paşşaları ve sıkıyönetim tarafından ağırlık verilmeye başlandı.
Bu baskı 12 Eylül darbesinden sonra iyice yoğunlaştı. Bütün şehirler ve köyler, sıkı bir aramaya tabi tutuldu. Emekçiler, sürekli saldırı ve operasyonlarla yıldırılmaya çalışıldı.
Nihayet bunlar da yeterli gelmeyince Nisan 1981 ortalarından itibaren Antep, Adıyaman, Malatya kuşağında, özel bir askeri hareketla, terör ve takip en üst düzeye çıkarıldı.
Bunun için, Ankara’dan özel MİT yöneticileri, uzmanlar, Bolu ve Kayseri’den de 5000’den fazla komando askeri getirtildi.
Amaç bütün bölgeyi hallaç pamuğu gibi atmak; halk yığınlarında faşist diktaya karşı olan korkusuzluğu kırıp iyice sindirmekti. Tabii bu, ancak, hala emekçi kitleler içinde mücadeleye ve örgütlü çalışmalarına devam eden komünistleri, başta TKEP’i iyice ezmek, yok etmekle mümkün olacaktı.
Giriştiler… Şehirler ve birçok köyler abluka altına alındı. Halk yığınları meydanlarda toplanıp dayağa çekildi, yerlerde süründürüldü. Dağlarda özel birlikler, helikopterlerle ttarama yapıldı. İhbarcılar harekete geçirildi. Aranan devrimcilerin başı için mükafatlar vaad edildi…
Tam bir İŞGAL ORDUSU… ”Vatan – millet” palavralarının arkasındaki esas maya ortaya çıktı.
Bu arada TKEP parti örgütlerinden bazı kadroları yakaladılar… Parti silahlarından bir kesimi ele geçirdiler…
Bütün köylüleri esir aldılar. Türk şövenlerinin yaygarasını yaptıkları ”YUNAN MEZALİMİ”ni (!) aratacak bir teröre giriştiler. Bütün emekçi halkı karşılarına aldılar… Zindanlara attıkları, işkencede öldürdükleri, yakıp yıktıkları, hep emekçi halktı.
Böylece, Adıyaman’da faşizm ile halk arasında bir daha hiç birleşemeyecek olan KANLI UÇURUMU bizzat kendi elleriyle açtılar…
Bütün bunlara rağmen, bir tek şeyi beceremediler ve beceremezler de…
Adıyaman emekçilerini devrimci mücadeleden, onun önderlerinden, Partiden koparamadılar; tersine yeni ve daha güçlü, örgütlü bir savaş için, yeni yeni halk devrimcilerini kendi elleriyle yetiştirdiler… Hem de büyük bir anti – faşist kinle…
ADIYAMAN DEVRİMCİ MÜCADELEYLE SENELERDİR YOĞRULMUŞTUR!
Bunu becerememelerinin bir sebebi var:
Adıyaman emekçileri devrimcileri yeni tanımadı… Onlar, DENİZLERİN, HÜSEYİNLERİN mücadelesiyle gözünü açtı. SİNAN’lar, KADİR’ler, ALPASLAN’lar onların kucağında şehit oldu…
12 Mart faşizmi, Adıyaman emekçilerini büyük bir çoğunlukla devrimci kavgaya eğitti…
O dönemden bu yana, komunistler, ”Halkla Beraber, Halk Tarafından” güçlü bir illegal devrimci örgüt yaratmak için gece gündüz çalıştılar. Emekçilerin sorunlarına, mücadelelerine omuz verdiler. Sosyalist bilinç ve savaşçı bir örgüt anlayışı taşıdılar…
Seçim çalışması gibi, en legal mücadele biçiminden, illegal gerilla çalşmasına kadar, her yönden yetenekli ve gelişmiş bir kadro ve örgüt yaratmayı başardılar.
Adyaman’da DEVRİM ÖNCÜLERİ, artık dışardan gelmiş yabancı insanlar, öğrenciler değil, bizzat hayatın bütün mücadelelerinden geçerek pişmiş işçiler, yoksul köylülerdi. Şimdi aranan ya da yakalanan bütün Parti önderleri, oranın evlatlarıdır…
12 Eylül onları durdurmadı. Yeraltına çekildiler; kitlelerle bağları yeni düzene göre örgütlemeye giriştiler; yeraltı basınını sürekli ve yaygın bir şekilde emekçilere ilettiler…
Şimdi bir darbe yediler… Ama arkada koskoca halk yığınları var… Örgütlü çalışmayı devralan nice komünist var… Ve kini bilenmiş bir yığın yeni devrimci var… Önemli olan, şimdi kaldığımız yerden DEVAM ETMEK!..
Ama yediğimiz darbelerden ders çıkarmalıyız. Yoldaşlarımızın bir kısmının yakalanması, silahların bir kısmının düşman eline geçmesi, hep illegal örgüt ve çalışmanın kesin kanunlarına yeterince uymamamızdan; arasıra ihlal edişimizden ileri geliyor.
Halbuki, daha 12 Mart faşizmi bile, bize bu konuda, şu dersi unutulmayacak biçimde vermişti: Faşizm, illegal örgütlenme, çalışma ve disiplin kanunlarına titizlikle uyma konusunda yapılacak en ufak bir ihmali, en küçük bir hhatayi dahi affetmez. Hemen paçamızdan yakalar…
İşte şimdi, böyle sağlam, çelik gibi bir illegal savaş örgütü yaratmak için, kollarımızı sıvama zamanıdır…