SYKP İsviçre 3. Olağan kongresini tamamladı ve yeni yönetimini belirledi. Kongrede cok sayıda kurum katıldı. Ve bircok katılımcı söz alarak konuştu. Bunlardan biri de KKP adına Konuşan Kemal Bilget´ti. Hem Bilgetin Konuşmasını hem de KKP İsviçre örgütünün mesajını yayinliyoruz. Yeni yönetime de başarılar diliyoruz.
Sayın Kongre Divan Üyeleri;
Değerli SYKP’li yoldaşlarım;
Sayın konuklar;
Hepinizi şahsım ve Partim (Kürdistan Komünist Partisi ) adına saygıyla selamlarım. Kongreya başarılar dilerim.
Sayın ve sevgili yoldaşlarım; arkadaşlarım;
Çokca konuşmacının olduğu bu gibi ortamlarda uzun konuşmaların sıkıcılığını hepiniz bilirsiniz. O nedenle konuşmamı olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım. Ama konuşmamdan akılda birşeylerin de kalmasını istiyorum.
Ve “Teşbihte hata olmaz” diyerek hemen başlıyorum. Birisini vurmak isteyen ötekisi, eğer amacı korkutmaksa bacaklarına; yok öldürmekse eğer amaç, alnın ortasına veya sol göğsünün altına hedef alır ve sıkar. Hemen geçiyorum:
Özelde ve Türkiye’de; işçi sınıfı adına, halk adına, evren ve insanlık adına mücadele eden biz komünist ve devrimcilerin düşmanımıza, yani T.C devletine daha bir alıcı gözle bakmamız gerektiğine inananlardanım. Yani kararımız ve amacımız çok net olmalı. T.C’nin ayaklarını asıl hedef saymamalıyız. İzininizle bu kısa ve benzetmeli sözlerimin altını şu satır başlarıyla doldurmaya çalışayım:
-Osmanlı İmparatorluğu bir zamanların sayılı sömürgeci devletlerinden birisiydi. T. C ise onun mirasçısı bir devlettir. Yani sömürgecinin mirasçısıdır ve kurulduğu günden beri sömürgecidir. Şimdi ise G-20 içerisinde ve kendi çapında emperyal bir devlettir. Kısacası; Türkiyeli devrimcilerin asıl ve esas anti – emperyalist mücadele hedefleri T.C’ ne yönelik olmak zorundadır. Türk devletinin paranoyalarından ve komplo teorilerinden komünistler ari olmalıdırlar. Atatürk ve Tayyip anti – emperyalistliğinin sahtelini topluma iyi anlatabilmeliyiz.
-T.C; sermaye ve devleti yönetenler için “BAKİ” değildir. Bilirsiniz; yıkılanın yerine yenisini kurmakla övünür onlar. Yani onlara göre de T.C yıkılabilir. Yeterki yenisini kuran kendileri olsun. Hatta bilinsin ve unutulmasın ki; Türkiye egemenleri, T.C’nin yerine kurulacak yeni devleti kendi komünistlerinin kurmasını dahi tercih edebilecek tarihsel tecrübeye sahiptir. O nedenle Devlet komünistleriyle aramızdaki çizgi kalın ve belirgin olmalıdır.
-Az evvel söyledik: Onların geleneğinde devletin devamlılığı yoktur. Fakat, ve fakat; devlet adına işlenmiş suçların devamlılığı vardır. Aslolan budur. Devlet adına işlenmiş her türden suçun gizliliği ve suç işlemişlerin dokunulmazlığı esastır. Mümkün olabildiğince suçlar deşifre edilmemeli ve sanıklar yargılanmamalıdır. Ermeni, Süryani, Rum, Kürt vd’lerine yönelik katlimlar bir yana, Mustafa Suphilerin, Kanlı bir Mayısın, Maraşın, Madımakın hesabını sorabilseydik, bugün çok daha ileri noktalarda olunurdu. Yani ve kısaca, hesap sormanın mutlaka bir yolunu bulmalıyız.
-Yine hepiniz bilirsiniz: egemen anlayışa göre “T.C sınırları içerisinde yaşayan herkes Türktür.” Bu anlayış zaman zaman “ Türkiyeli” diye de yumuşatılır. O halde bizim yapacağımız da bellidir. Hırant’ın cenazesinde olduğu gibi hepimiz Ermeni, Süryani, arap, Çerkez, Rum, Kürt ve diğerleri olmak zorundayız. Tüm beyin gücümüzle ve kalbimizle kardeşliğimizi haykırmalıyız. Ağız ucuyla asla olmamalıdır bu.
-Ve yine hatırlatalım ki; egemen akla ve felsefeye göre T.C sınırları içerisinde yaşayan herkes sünni/Müslüman olmak zorundadır. O halde bizim ortaya koyup savunacağımız tavır ve politika da bellidir: Hepimiz, yeri geldiğinde Hiristiyan, Yahudi, Budist, Alevi, Ezidi, Zerdüşt ve elbette ateist olacağız.
– Üçyüz, beşyüz ve daha fazla Türk ve Türkiyeli toplanıp günlerce sokak ortasında kalan Teybet ananın cenazesini almaya gitmiyorsa; halkların kardeşliğini kendi ellerimizle dinamitliyoruz demektir. Güney Kürdistan’daki “Bağımsızlık referandumu” sırasında Barzanici olmayan herkes kendisini sorgulamalıdır.
-Tüm iyi niyeti, samimiyeti ve naifliğiyle bir öteki (Ermeni, Süryani, Rum, Kürt vd.) emekçisinin sorabileceği “ Bizim için neler söyledin ve neler yaptın” sorusunu asla akıldan
çıkarmamalıyız. Ve hatta; bunca kanlı katlıamın ardından, bunca kendi tarihsel mirasımızın ardından , o ötekilere karşı şartlı cümleler kurmaktan bile artık vazgeçmeliyiz.
Ve yoldaşlar biz, biz komünistler katıksız “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” savunucuları olmak zorundayız. Bu hakkı bağımsız devlet kurma hakkı olarak savunacağız. T.C’ nin ve onun gibilerinin kutsadığı sınırları asla kendi sınırlarımız olarak kabul etmeyeceğiz. Unutulmasın, hem “ Misaki Millici”, hem de diğer halklarla kardeş olunmaz.
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi! Yaşasın Halkların kardeşliği.
28 Ekim 2017
Kemal Bilget
KKP Sözcüsü.
***
SYKP İsviçre Örgütü 3. Kongresi’ne
Değerli Divan üyeleri, Kongrenin Davetlileri, Siz Sevgili Yoldaşlarımız…Gerçekleştirmekte olduğunuz 3. Olağan Kongrenizi devrimci duygularımızla selamlıyoruz.
Türkiye ve Kürdistan’da yaşanılan zulüm, işgal ve hak gaspları biz komunistleri, kadın örgütlerini ve sosyalistleri kaçınılmaz olarak devrim şiarını haykırmaya götürmektedir. Zulüm işgal ve inkâr politikaları özellikle kadınları, gençleri ve geleceğimiz olan çocuklarımızı hedef almaktadır.
Devrim yolu zordur.. bir o kadar da umut doludur. Biz komünistler özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinin dayanışma halinde ve omuz omuza verildiğinde sağlıklı sonuçlar çıkacağına inanmaktayız. Bu inancımızı meydanlarda işgallere ve zulme karşı göstereceğimiz dayanışma ile büyütmeliyiz.
Hepinizi sevgi ve dostlukla selamlarken Kongrenizin verimli, üretken, başarılı geçmesini diliyoruz.
Mücadele ve dayanışma ile kalın..
Partîya Komunîst a Kurdîstan
KKP
(Kürdistan Komünist Partisi)
Isvicre Örgüt
28 Ekim 2017